?Varlık Barışı? olarak isimlendirilen 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun?un amacı Türkiye?deki kişilerin yurtdışındaki para, döviz ve menkul kıymetler gibi varlıklarının ülkeye getirilmesini, yurtiçinde bulunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan benzeri varlıkların da sermaye olarak konulmasını sağlamaktır. Viagra çok çok lezzetli değildir. Yerinde olması gerektiğini tüm seçip zaten karar verin. Biz sirk geldi ve sevdim aldım. hemen şimdi kurtarmaz Ereksiyon Olamıyor Musunuz Sen üç gün beklemek zorunda.
Küresel kriz, ardından ülkemiz ekonomisinin içine sürüklendiği kriz ekonomiye kaynak girişini ve işletmelerin yapılarının güçlendirilmesini zorunlu kılıyor. Kanunun kendisinden kaynaklanan sorunları, açmazları, yanlışları da var. Ancak bunları bir kenara bırakarak uygulamanın Kanunun amacına uygun olup olmadığına bakalım.
Kanunun mükelleflere getirdiği önemli bir olanak var. O da şu: Kanunun yürürlük tarihinden sonra mükelleflerin 2007 ve daha önceki yıllar hesaplarına ilişkin olarak maliye tarafından bir vergi incelemesi yapılması halinde inceleme sonucu bulunan gelir, kurumlar veya katma değer vergisi matrah farkından Varlık Barışına göre beyan edilen tutarlar mahsup edilecektir. Örneğin bir mükellefin Varlık Barışı kapsamında yurtdışından getirdiği 1.000 TL.lik bir varlık olsun. Aynı mükellefin Türkiye?deki 2007 yılı hesapları üzerinden Kanunun yürürlük tarihinden sonra yapılan vergi incelemesinde tespit edilen faturasız mal satışları nedeniyle bulunan kurumlar vergisi matrah farkı da 900 TL. olsun. Bu mükellefe herhangi bir vergi ve ceza tarhiyatı yapılmayacaktır. Çünkü Varlık Barışı kapsamında beyan ettiği 1.000 TL., bulunan matrah farkı 900TL.den fazladır.
Gelir İdaresi Başkanlığı?nın konuyla ilgili tebliğleri de aynı içeriğe sahiptir. Ancak 12.08.2009 tarihinde yayımlanan 3 Seri No.lu Genel Tebliğ ?usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının mahsup uygulaması kapsamında değerlendirilmeyeceği? açıklamasını yapmıştır. Biraz önceki örneğe dönersek, örnekteki mükellef için bulunan 900 Tl.lik matrah farkı nedeniyle kurumlar vergisi tarhiyatı yapılmayacağını ve vergi cezası kesilmeyeceğini belirtmiştik. Ancak Genel Tebliğ?e göre bu mükellefe faturasız mal satışı nedeniyle Vergi Usul Kanunu?nun 353?üncü maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Özel usulsüzlük cezasının tutarı fatura bedelinin yüzde 10?u oranında olup toplamı 76.000 TL?ye ulaşabilmektedir. Bu durumda bir kısım mükelleflerin varlık barışından yararlanması düşünülemez.
Tabi ki Kanun böyleyse gelir idaresinin yapacağı bir şey yok. Kanunu düzeltmek gerekir diyebiliriz. Ancak Kanun böyle demiyor. Kanunda usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının ?mahsup uygulaması?ndan yararlanamayacağına ilişkin bir düzenleme yok. Gelir İdaresi vergi incelemesi sonucu bulunacak matrah farkından varlık barışına göre beyan edilen değerlerin mahsup edileceğine ilişkin kanun hükmüne dayanarak, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını bulunan matrah farkına bağlı olarak kesilen cezalar kapsamında değerlendirmediğinden bu cezaların varlık barışından yararlanma nedeniyle ortadan kalkmayacağı görüşündedir. Bu görüşe göre mahsup işlemi sonucunda ortadan kalkacak olan ceza tarhedilen gelir, kurumlar ve/veya katma değer vergilerine bağlı olarak kesilen ?vergi ziyaı cezası?dır.
Bu görüş Kanunun ne lafzına ne de ruhuna uygundur. Şu nedenlerle:
1.Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının mahsup, dolayısıyla da varlık barışı kapsamı dışında kaldığı yorumunu yapabilmek için açık bir hüküm gerekir. Varlık Barışı Kanununda böyle bir hüküm bulunmamaktadır.
2.Vergi incelemesi sonucunda bulunan matrah farkı nedeniyle tarhedilen vergi ve bu vergiye bağlı olarak kesilen ?vergi ziyaı cezası?nı matrah farkına bağlı; bu cezanın kesilmesine, yani matrah farkının bulunmasına yol açan fiil (örneğimizdeki faturasız mal satışı) nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezasını ise matrah farkına bağlı olmayan ceza şeklinde tanımlamak mümkün değildir. Vergi ziyaı cezası, sadece ceza miktarını tayin etmek açısından bulunan matrah farkıyla bağlantılıdır. Her iki cezanın kesilme nedeni örneğimizde faturasız mal satışı, yani fatura düzenlememe fiili nedeniyle vergi ziyaına (kaybına) neden olunmasıdır. Vergi Usul Kanunu (VUK) bu fiil için iki ayrı müeyyide öngörmüştür. Birisi belge düzenlememe nedeniyle özel usulsüzlük cezası, diğeri düzenlenmeyen belgelere konu olan satış işleminden edinilmiş olan kazancın ödenmeyen vergisine bağlı ziyaı cezası. Bu nedenle Varlık Barışı uygulamasında cezaları gruplandırmak mümkün değildir.
3.Gelir İdaresinin yorumu Kanunun ruhuna da uygun değildir. Kanuna göre mahsup işlemi sonucunda ortadan kalkmayacak olan cezalar adli yargının görev alanına giren hürriyeti bağlayıcı cezalardır. Vergi ziyaına neden olan bir fiil aynı zamanda hürriyeti bağlayıcı bir cezayı da gerektiriyor ise (Örneğin VUK?nun 359?uncu maddesine göre defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkında vergi ziyaı cezası dışında ayrıca onsekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.) Varlık Barışından yararlanılmış olması söz konusu hürriyeti bağlayıcı cezanın ortadan kalkmasına neden olmaz. 5811 sayılı Kanuna ilişkin Hükümet Tasarısı?nda varlık barışından yararlanılma halinde VUK yanında, Sermaye Piyasası Kanunu başta olmak üzere birçok mali kanun kapsamındaki suç ve cezaların da ortadan kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler mevcuttu. TBMM?deki görüşmeler sırasında bu maddeler Tasarı?dan çıkarıldı. Hürriyeti bağlayıcı cezaları ortadan kaldırmak için özel düzenlemeler yapmayı düşünen Tasarı?nın usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının ortadan kaldırılması için düzenleme yapmaması düşünülemez. Buna rağmen bu konuda ayrıca düzenleme yapılmamış olması Tasarı?nın ve Kanun Koyucunun düşüncesinin bu cezaların vergi ziyaı cezası gibi mahsup kapsamında değerlendirilmiş olmasından dolayıdır. Bunun için ayrıca bir hükme gerek bulunmamaktadır.
İdarenin yorumu Kanunun amacına aykırı. Kanun ?parayı getir, cezadan kurtul?, İdare ise ?bazı cezaları uygularım? diyor.
Gelir idaresi ve Maliye Bakanı bir yandan Kanunu mükelleflere anlatmaya çalışırken, diğer yandan Tebliğlerle engeller yaratıyor.
Sayın Maliye Bakanı ?çember daralıyor? açıklamalarıyla mükellef üzerinde psikolojik baskı kurmayı bir kenara bırakıp, yanlışlıkların düzeltilmesine önayak olsa Varlık Barışı?ndan daha iyi sonuç alacak.