CHP Grup Başkanvekili Hamzaçebi: -Savaş olur biter, Türkiye Suriye ile komşuluk yapacak, dertleri bize kalır. -"Yeni bir anayasa yaparken siyasi partileri temsil eden üyeler arasında görüş farklılığı olması kadar doğal bir şey yoktur. Orada, bir parti grubu anlayışıyla çalışma yapılmaz" -"(Demokratikleşme paketi) Toplumu ikna edecek bir paket çıkabileceği kanaatinde değilim" 12.09.2013 TBMM - CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Türkiye'de askeri darbeler döneminin sona erdiğinin rahatlıkla söylenebileceğini belirterek, "Ancak aynı rahatlıkla sivil darbelerin olmadığını, olmayacağını söyleyemiyoruz" dedi. Viagra çok çok lezzetli değildir. Yerinde olması gerektiğini tüm atanmış zaten karar verin. Biz alışveriş merkezi geldi ve sevdim aldım. hemen şimdi kurtarmaz Ereksiyon Olamıyor Musunuz Sen tam olarak bir saat beklemek zorunda.
-"Türkiye'de askeri darbeler döneminin sona erdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz ancak aynı rahatlıkla sivil darbelerin olmadığını, olmayacağını söyleyemiyoruz"
Hamzaçebi, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, bugün, 12 Eylül darbesinin 33. yılı olduğunu hatırlattı.
"Ne askeri ne de sivil darbelerin olmadığı bir demokrasi arzumuzu ifade ediyorum" diyen Hamzaçebi, Türkiye'de askeri darbeler döneminin sona erdiğinin rahatlıkla söylenebileceğini kaydetti.
Hamzaçebi, "Ancak aynı rahatlıkla sivil darbelerin olmadığını, olmayacağını söyleyemiyoruz. Sivil darbe tehlikesi, Türkiye demokrasisi gündemindeki en önemli konudur. Demokrasiyi sadece sandıktan çıkan çoğunluk iradesine indirgeyen, bunun dışında her şeyi yok sayan, çoğunluk iradesi karşısında bireysel hak ve özgürlükleri önemsemeyen anlayışın yarattığı bir tehlike vardır. Türkiye demokrasisinin aşması gereken en önemli mesele budur. AKP bugüne kadar sergilediği hükümet anlayışında demokrasiyi sadece sandıktan ve çoğunluk iradesinden ibaret görmüştür. Arkasındaki parlamento çoğunluğuna, yüzde 49.8'lik oy oranına dayanarak geri kalanın isteklerini hiçe sayan bir hükümet anlayışı sergilemektedir" diye konuştu.
Demokrasilerde devletin ortak iyiyi gerçekleştirmenin örgütü olduğunu söyleyen Hamzaçebi, "Onu gerçekleştirmek için sadece sandıktan çıkan iradenin görüşleri yetmez, karşısındaki konumlanmış olan azınlığın dikkate alınması gerekir. Tayip Erdoğan yönetimindeki Türkiye'de böyle bir demokrasi anlayışı yoktur.? dedi.
Yaşamın her alanına müdahale etmek isteyen, özel hayatı kontrol altına almak isteyen, bireyin hak ve özgürlüklerini kendi yönetim anlayışı karşısında hiçe sayan bir iktidar bulunduğunu savunan Hamzaçebi, " En son yaşadığımız olay sanatçı Mehmet Ali Alabora'nın Digiturk kanallarındaki bir programı sonlandırılmıştır. Sanata, sanatçıya müdahale eden, 'benim istediğim gibi program yapmazsan, programına son veririm' diyen bir anlayış var. Toplumun sevdiği sanatçıları usta belgeselinde jeneriğe koyduğunuz zaman toplum sizi seviyor demek değildir. İsterseniz o usta belgeselinin önüne Holywood yıldızlarını koyun, onları oynatın. Yine toplumda itibarınız yoksa, desteğiniz yoksa, o sanatçılar size o desteği sağlayamazlar" dedi.
-"İLAHİYAT FAKÜLTELERİNİN AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞÜNE İNDİRİLMİŞ BİR DARBEDİR"-
YÖK'ün İlahiyat Fakültelerinin müfredatına müdahale etmesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ve suç işlendiğini söyleyen Hamzaçebi, "YÖK 12 Eylül kurumlarından birisidir. Üniversitelerin özerkliğini, akademik özgürlüğünün önündeki en büyük engeldir. AKP uzun zaman YÖK'ü reforma tabi tutma, üniversitelerin özerkliğini sağlama, akademik özgürlüğünü gerçekleştirme yönünde topluma sözler verdi. YÖK Başkanı ne zaman ki hükümet tarafından atanmaya başladı, Başbakan YÖK'ü reforma tabi tutma, üniversitelerin özerkliğini sağlama, akademik özgürlüğünün önündeki engelleri aşma sözünü unuttu. 12 aylık sözün üzerinden 12 yıl geçti, şimdi YÖK bir ilke imza atarak İlahiyat Fakültelerinin müfredatına müdahale etti. Öğretim programını merkezi kararla kendisi şekillendirdi. Bu, 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin, darbe sonrasında oluşan YÖK'ün başkanlarının, yöneticilerinin dahi aklına gelmemiş bir uygulamadır. Bu karar, YÖK Yasası'na ve Anayasa'ya aykırıdır. YÖK, Anayasa'nın kendisine vermediği yetkiyi kullanıyor ise Anayasa suçu işliyor demektir. Burada Anayasa'ya karşı, üniversitelerin özerkliğine, akademik özgürlüğüne karşı bir darbe söz konusudur. YÖK'ün kararı doğrudan üniversite özerkliğine ilahiyat fakültelerinin akademik özgürlüğüne indirilmiş bir darbedir.
YÖK'ün yarın başka fakülteler için benzeri bir karar almayacağının hiçbir güvencesi yoktur. YÖK'ün yönetiminde, bu hükümet anlayışında, bilim, bilimsel özerklik tehlikededir. Bilimden hoşlanmayan bir hükümet anlayışı vardır.
YÖK bu kararında kötü niyet vardır. YÖK, felsefeye giriş, felsefe tarihi, psikolojiye giriş, sosyolojiye giriş, eğitim ve bilimsel araştırma yöntem ve teknikleri derslerini kaldırıyor. 'İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin bunlara ihtiyacı yok' diyorlar. Din psikolojisi, din felsefesi, din sosyolojisi ve din eğitimi derslerinin saatlerini azaltıyor. Kelam ve İslam mezhepleri tarihini birleştirip saatlerini azaltıyor, İslam sanatları ve dini musiki derslerinin saatlerini azaltıyor. Felsefe, sorgulamak demektir. Felsefeyi, sosyolojiyi dışlamak, insanın, öğrencinin sorgulama, analiz yeteneğini ortadan kaldırmak demektir. Bu anlayış felsefeyi, aklı İslam dininin karşısına koyan bir anlayış demektir.Geleceğin din konusundaki önderlerinin bu bilimlerden yoksun kalması, sorgulama, analiz yeteneğine sahip olmaması demektir. Bu anlayış, felsefeyi, aklı, İslam dininin karşısına koyan bir anlayıştır. İslam tarihinde çok büyük felsefecilerimiz var. Hükümet bu karara seyirciyse, bilimin, felsefenin, aklın düşmanıdır."
Hamzaçebi, YÖK'ün kararını gözden geçirmesini istedi.
-"Anayasa yapıyoruz, elbette tartışmalar olur"-
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Hamzaçebi, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda CHP'li üyeler Süheyl Batum ile Atilla Kart'ın tartışmasına ilişkin soruya şu cevabı verdi:
"Büyütülen bir konu var. Böyle şeyler olabilir. Yeni bir anayasa yaparken CHP'yi veya diğer siyasi partileri temsil eden üyeler arasında görüş farklılığı olması kadar doğal bir şey yoktur. Orada, bir parti grubu anlayışıyla çalışma yapılmaz. Herkes düşüncesini özgürce söyleyecektir. Ben hiçbir sakınca, sorun görmüyorum. Sayın Batum farklı görüşler ifade etmekte özgürdür. Komisyonda bu özgürlük olmazsa yeni bir anayasa yapamayız. Buradan bir kriz üretilemez. 'CHP'li üyeler arasında sorun var, kriz var' anlayışını doğru bulmuyorum. Bunu hemen Meclis Başkanı'na götürüyorlar. Sanki sorun buradaymış gibi bir algı oluşturuluyor. AKP'nin Anayasa'nın 40 maddesini kilitlemiş olan Başkanlık önerisi halan masada duruyor. En son söyledikleri 'sizin ilk 3 madde ile ilgili görüşlerinizi görelim ona göre çekeriz ya da çekmeyiz.' Bu bölüm dururken Süheyl Batum'un farklı düşüncesi nedeniyle sorunun merkezi yapmayı doğru bulmuyorum. Anayasa yapıyoruz elbette tartışmalar olur, üye salondan çıkabilir, gelebilir. Herkes birbirini iknaya uğraşıyor. Uzlaşma Komisyonu'nda elbette partiler temsil ediliyor, herkes görüşünü söyleyecek" dedi.
-DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ-
Demokratikleşe Paketi'ne ilişkin soruya Hamzaçebi, "Adı demokratikleşme paketi ama paketi toplum bilmiyor, ana muhalefet bilmiyor. Tek yanlı kararla paket açıklanacak. Bu, demokrasi açısından çok yanlış bir yöntem. Demokratikleşme bütün toplumun talebidir. Toplum talebini karşılayan paket açıklıyorsanız, bu paketin unsurlarını, içeriğini önceden toplumla, siyasi partilerle paylaşmanız gerekir. Paket açıklansın, değerlendiririz. Ben toplumu ikna edecek bir paket çıkabileceği kanaatinde değilim ama yanılmayı arzu ederim. Biz bugüne kadar bu konudaki görüşlerimizi ifade ettik. 17 maddelik bir paketimizin özetini kapsayan bir broşürü tüm kamuoyuna da dağıttık. Bizim paketimiz onların gözünde nasıldır, değerlendirilmiş midir, değerlendirilmemiş midir, bilemiyoruz, paket açıklanır, unsurlarını görürüz, gerekli açıklamayı o zaman yaparız" yanıtını verdi.
Hamzaçebi, bir başka soru üzerine, Türkiye'nin Suriye konusunda yine açıkta kaldığını öne sürdü.
Savaşmak ya da hiçbir şey yapmamanın ötesinde üçüncü bir yolun dünyanın önünde olduğunu belirten Hamzaçebi, "Amerikan ve Rusya dışişleri bakanları görüşecekler ve üçüncü yolla sorunu çözmeye çalışacaklar. Bunun başarıyla sonuçlanmasını ve sınırımızda bir savaşın olmamasını arzu ederiz. Savaş olur biter, Türkiye Suriye ile komşuluk yapacak, dertleri bize kalır. Ancak sayın Başbakan bunları göremiyor. Yanlış yola girdi o yoldan dönmeyi bir erdem olarak görmüyor" dedi.