Sayıştay Kanunu Teklifi?nin Tümü Üzerinde

 14 Ekim 2010 Perşembe

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

-----0-----

 

BAŞKAN ? Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7?nci Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

?

 

3.Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (X)

BAŞKAN ? Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 510 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Alınan karar gereğince, bu teklif, İç Tüzük?ün 91?inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebinde bulunan milletvekili arkadaşların isimlerini arz ediyorum: Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, AK PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya. Şahsı adına söz alan 30 civarında milletvekili arkadaşımız var, onları tek tek okumuyorum.

?

BAŞKAN ? Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Akif Hamzaçebi.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) ? Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayıştay Kanunu Teklifi?nin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sözlerime başlarken sizi saygıyla selamlıyorum.

Son derece önemli bir konuyu düzenleyen bir kanun teklifini görüşüyoruz. Sayıştay, 1982 Anayasa?mıza göre kuruluşu, görevi Anayasa?da düzenlenmiş olan bir kurumdur. Türkiye?nin anayasa geleneğine baktığımızda, başlangıçtan bugüne kadar Sayıştay?ın sürekli olarak, devamlı olarak anayasalarda düzenlendiğini görürüz. 1924 Anayasası, 100?üncü maddesinde Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olarak görev yapacağını ta o günlerde ifade etmiştir, bir anayasa hükmü olarak karara bağlamıştır. 1961 Anayasası, yine aynı şekilde Sayıştayı bir anayasal kurum olarak düzenlemiştir. Osmanlı dönemine gittiğimizde Sayıştayın köklerinin oralarda olduğunu görürüz. 1862 tarihinde o dönemin padişahı Abdülaziz tarafından İrade-i Seniye ile kurulmuş olan bir kurumdur. Bu kadar köklü bir kurumu görüşüyoruz, onun görevlerini, yetkilerini ve diğer görev alanıyla ilgili diğer unsurlarını düzenleyen bir kanun teklifini görüşüyoruz.

Sayıştayın anayasal bir kurum olarak düzenlenmiş olması, bir tesadüf sonucu değildir. Bütün dünyada da veya gelişmiş demokrasilerde de sayıştaylar birer anayasal kurum olarak şekillenir. Sayıştayların anayasada yer almasının nedeni, bireyin temel hak ve özgürlüklerinin de anayasalarda düzenlenmiş olması nedeniyledir. Bireyin hak ve özgürlükleriyle sayıştaylar arasında çok yakın bir ilişki vardır. Sayıştayın görev alanıyla, yaptığı görevlerle sağlamak istediği hususlarla bireyin temel hak ve özgürlükleri arasında çok yakın bir ilişki vardır. Birer toplumsal sözleşme olan anayasalar, başlangıçta devletin kuruluşuna ilişkin birer metinler iken, tarihî gelişimi içerisinde, bireyin temel hak ve özgürlüklerini de düzenleyen, onları güvence altına alan metinler hâline dönüşmüştür. Bireyin temel hak ve özgürlüklerini koruyacak olan devlet, aynı zamanda, bu hak ve özgürlüklere müdahale edebilecek en büyük güçtür. Dolayısıyla, anayasalar, bireyin hak ve özgürlüklerini, buna müdahale edebilecek en büyük güç olan devlete karşı güvence altına alır. Anayasalar, bu konuda devletin, özellikle de kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsendiği ülkelerde, yasama ve yürütme organlarının gücüne karşı koruma altına alır. Yasama ve yürütme organlarının gücü anayasada sınırlanırken, bu sınırlamayı aynı zamanda diğer mali konularda da görürüz. Anayasalar, bireyin hak ve özgürlüklerini koruma amacıyla devletin gücüne yönelik sınırlamalar yaparken, devletin mali konularda neler yapacağına veya yetkilerinin, sınırlarının ne olduğuna ilişkin düzenlemeler de yapar. Bütçe, bütçenin nasıl yapılacağı, bütçe harcamalarının hangi esaslara dayanacağı, bu harcamaların kaynağını oluşturan vergilerin nasıl toplanacağı, bu vergilerin oranları ne olacaktır, hangi ölçüye, hangi ilkeye göre alınacaktır, bütün bunların temel ilkelerini de anayasalarda görürüz. Bizim anayasa geleneğimiz de bundan farklı değildir.

Neden bütçeye ilişkin hükümler veya vergilere veya kamu harcamalarına ilişkin temel hükümler anayasalarda yer alır? Bu ?bütçe hakkı? kavramından ileri gelmektedir. Demokrasilerde kamu harcamalarına, millet adına, onun seçilmiş temsilcileri karar verir yaptıkları bütçelerle. Bütçe, hangi harcamanın nereye, nasıl yapılacağına ilişkin bir belgedir. Bu bütçeleri, halkın temsilcilerinden oluşan parlamentolar yapar. Yine bu harcamaların finansmanını oluşturacak olan vergilerin de hangi kaynaklardan nasıl alınacağı, hangi oranlarda alınacağı -eşit mi alınacak, adalet ilkesine göre mi alınacak, başka ölçülere göre mi alınacak- buna da yine milletin temsilcileri olan parlamentolar karar veriyor; buna ?bütçe hakkı? diyoruz. İşte, bu bütçe hakkının -yani aslında milletin kendisi karar veriyor, millet adına onun temsilcileri karar verirken- millete ait olan bu bütçe hakkının usulüne göre kullanılıp kullanılmadığı, kurallar çerçevesinde kullanılıp kullanılmadığı, kamu harcamalarının gerçekten milletin istediği yerlere yapılıp yapılmadığı, bu harcamalardan milletin beklediği faydanın elde edilip edilmediği, bu vergilerin, bu harcamaları yaparken onu yapabilmek için toplanan vergilerin usulüne göre toplanıp toplanmadığı, buralarda bir yanlışlık olup olmadığı; bütün bunları millet adına bir kurumun denetlemesi ihtiyacı vardır, bu ihtiyaç nedeniyle sayıştaylar doğmuştur. O nedenle, sayıştaylar yürütme organının içerisinde bir kurum değildir, yasama organına bağlı olarak görev yapar; bu tesadüfi bir bağlantı değildir. Türkiye'nin Anayasa geleneğinde de 1924?ten bu yana sayıştaylar Anayasa hükmü olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir şekilde görev yaparlar.

Bu uzun açıklamayı yapma ihtiyacını şundan duydum: Sayıştay anayasal bir kurumdur. Meclis adına denetim yapacaktır. Meclis adına denetim yaparken bağımsız olmak zorundadır. Görevinde bağımsız olacaktır. Uluslararası standartlar, INTOSAI denetim standartları da bunu söyler. İkinci standart der ki: ?Sayıştay ve denetçisi bağımsızdır.? der.

Bu tasarıyı, bu teklifi değerlendirirken Sayıştayın bağımsızlığını zedeleyen bir unsur var mı, dolayısıyla öncelikle buna bakmamız gerekir. Zedeleyen, Sayıştayın bağımsızlığını gölgeleyen düzenlemeler olduğu için bu açıklamayı yapma ihtiyacını duydum.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, bu teklifin hazırlanma usulü, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesi ve görüşülmesi usulünün uygun olmadığını ifade etmek isterim. Anayasal bir kurum olduğu için, doğal olarak, Sayıştaya ilişkin bir teklifi milletvekilleri verecektir, bunda herhangi bir tereddüt yok ama böyle bir teklifin Sayıştay Genel Kurulunda hemen görüşülüp o görüşün Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş olması gerekir. Bu görüşme nelerden sonra gerçekleşti, çok sonra gerçekleşti. 22?nci Parlamento Döneminde böyle bir teklif yine gelmişti, o teklif hiç görüşülmedi örneğin Sayıştay Genel Kurulunda. O zaman biz çok şiddetli eleştiriler yönelttik Cumhuriyet Halk Partisi olarak, neden Sayıştay Genel Kurulunun görüşü yok diye. O görüş daha sonra ikmal edildi bu teklifte ama üzüldüğüm, üzüntü verici bir durumu sizin bilginize sunmak isterim. Sayıştay Genel Kurulunun bu teklife ilişkin görüşleri Genel Kurul kararıyla belirlendikten sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda o görüşün Komisyon üyelerine ifade edilmesi gerekir. O görüşün Plan ve Bütçe Komisyonunda sahibi yoktu, Sayıştay adına oraya oturan arkadaşlarımız o görüşün temsilcisi değillerdi. Onlar Sayıştay Genel Kurulunun görüşünü bir kenara attılar, kendi görüşlerini yani bu teklif paralelindeki görüşlerini ifade ettiler. Bunu, Sayıştayın kurumsal kimliğine, tarihî geçmişine, şanına, şöhretine, vakarına uygun bulmuyorum. Plan ve Bütçe Komisyonundaki bu tutum Sayıştaya veya Sayıştayın oradaki temsilcilerine yakışmamıştır, Sayıştay bunu hak etmemiştir. Bu teklifi böyle bir atmosferde görüşüyoruz, böyle bir geçmişi olan teklifi görüşüyoruz. Teklif çok uzun, seksen beş maddelik bir teklif. Teklifin çok büyük bir bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi olarak itirazımız yok, çok büyük bir bölümüne destek veriyoruz. Şurada, ben size beş konu sayacağım. Beş konu dışındaki düzenlemelere Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek verdik ancak beş konuda herhangi bir uzlaşma sağlama imkânımız olmadı. Bu beş konuda titizlenmemizin nedeni de Sayıştayın bağımsızlığı gölgeleniyor, Sayıştayın bağımsızlığı zedeleniyor, bağımsızlık elden gidiyor. Titizlenme nedenimiz bu, başka bir şey değil. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa değişiklikleriyle yargıya hâkim olmaya çalışırken -şimdi o Anayasa değişikliğinin sonuçlarını izliyoruz- öte yandan Anayasa değişikliğine gerek duymaksızın böyle bir teklifi  Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirip yasalaştırmak suretiyle de Sayıştaya hâkim olmak istiyor. Bir partizan yaklaşım görüyoruz burada.

Şimdi bunları size saymak isterim, hangi konularda, hangi nedenlerle itirazlarımız var. Birincisi, Sayıştayın örgütlenme modeli. Bütün dünyada sayıştayların örgütlenmesinde iki model vardır, iki tip sayıştay vardır dünyada, yargı tipi sayıştaylar, ofis tipi sayıştaylar. Ofis tipi sayıştaylar Anglosakson ülkelerinde vardır. Bu sayıştayların bir yargı mercisi özelliği yoktur, bir hesap mahkemesi özelliği yoktur, parlamentoya rapor sunarlar, denetim yaparlar, denetim sonuçlarını parlamentoya sunarlar. Bu modelde sayıştaylar bir başkanın altında başkan yardımcıları ve onun altında diğer birimler şeklinde örgütlenir, hiyerarşik bir yapılanma vardır. Yargı tipi sayıştaylarda ise ?Türk Sayıştayı böyle bir modeldir- hesap mahkemesi özelliği vardır, yargı özelliği vardır. Bizim Sayıştayımız bir hesap mahkemesidir, sorumluların hesap ve işlemlerini denetleyerek kesin hükme bağlar. 832 sayılı Sayıştay Kanunu?nda da vardır hesap mahkemesi özelliği, görüştüğümüz bu teklifte de hesap mahkemesi olduğu gayet açık bir şekilde yazılı. Yargı tipi sayıştaylarda örgütlenme, başkanın altında daireler şeklindedir, hiyerarşik bir yapılanma, başkan yardımcıları, vesaire şeklinde yoktur. Diğer yüksek yargı organlarına benzemiştir, Yargıtayda da Danıştayda da bir başkan vardır, bir genel sekreter vardır Sayıştayda olduğu gibi. Genel sekreter, başkana yardımcı olur, başkanın idari yükünü hafifletir. Onun altında, üstünde başka bir şey yok, kurullar var, daireler var.

Şimdi, bu modelde yani bu eklektik modelde diyelim, karma modelde  ?böyle bir model yok da öyle bir model yaratılıyor işte- başkan var, başkanın altına başkan yardımcıları konuyor. Nedir bunun gerekçesi? Teklife baktığımızda, teklifin gerekçesinde bu açıklanmıyor, yuvarlak geçilmiş. Plan ve Bütçe Komisyonunda bunları sorduk, bizzat ben sordum: ?Neden böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç duyuyorsunuz?? Diyor ki temsilci arkadaşlar: Genel sekreterin daireler üzerinde hiçbir yetkisi yok. Yani, siz denetime mi hâkim olmak istiyorsunuz? Yani, Sayıştay denetçisinin, dairedeki Sayıştay üyesinin yapacağı denetime veya Sayıştay denetçisinin bir kurumda yapacağı denetime yönelik olarak orada bir hiyerarşik yapılanma kurmak suretiyle o denetime müdahale etme isteği ifade edildi. Cümleler bu değil ama çıkan sonuç bu. Bunu doğru bulmuyoruz. Gelin, bunu değiştirelim, bunu tekrar yargı tipi bir Sayıştay modeline dönüştürelim. Genel sekretere yardımcı olmak üzere üç yardımcısı varsa beşe çıkaralım, altıya çıkaralım, ona çıkaralım istenirse yani birtakım idari işler çoksa. Birinci olarak bu nedenle tasarının ilgili maddesini doğru bulmuyoruz.

İkinci olarak sınav. Sınav konusu çok önemli. Sınav konusunda, Adalet ve Kalkınma Partisi, bütün niyetini, bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor: ?Ben, Sayıştaya istediğim adamı alacağım.? diyor. Niyet budur arkadaşlar. Hiç bunu, buraya, kürsüye çıkacak olan arkadaşlarımız böyle başka yerlere çekmesinler. Gayet açık seçik, hiç taviz vermeyecekleri bir madde varsa İktidar Partisinin, bu maddedir. Diğer hepsini verebilirler ama bu maddeyi vermeyeceklerdir, bu maddede hiçbir değişikliğe yanaşmayacaklardır, örnekler bunu gösteriyor.

Sayıştayın bir sınav sistemi var, oturmuş, yıllardır uygulanıyor: Yazılı sınav, sözlü sınav. Sözlü sınavlar prensip olarak yazılı sınavın kavrayamadığı alanları kavramaya yöneliktir, yani esas olarak yine bilgiyi ölçer. Bu bilginin yanında, davranış, temsil kabiliyeti vesaire, bunlara da bakar ama esas olan bilgidir. Bilgiyi esas almayan bir sınav sistemi olabilir mi?

Şimdi, ne yaptı bu teklif? Bu tekliften önce, geçen yıl bir yasa çıkarıldı, orada getirildi bu asıl olarak, bu teklife de o geçen yıl çıkarılan yasa aynen taşındı. ?Sözlü sınavı kaldırıyoruz.? Neyi getiriyorsunuz? ?Mülakat.? Mülakatta bilgi ölçecek misiniz? ?Hayır.? Nesine bakacaksınız? ?İşte, öyle, genel duruşuna, ifade kabiliyeti, muhakeme kabiliyeti, temsil kabiliyeti vesaire vesaire.? Bilgi? ?Yok.? Eski sınav sisteminde sözlünün bile ağırlığı daha düşüktü, yazılıdan 70 puan alırken sözlüden daha düşük puan alma imkânınız vardı, burada sözlünün de puanı yükseltilerek sözlüye daha fazla pay verildi toplam puan ağırlığında. Ne yapacaksınız bununla? ?İstediğim adamı alacağım.? Kusura bakmayın, niyet budur.

?Buraya nereden varıyorsun?? diyeceksiniz. Bana böyle bir soru sormanız gerekir: ?Ya ne oldu da? Yani, niye böyle bir sonuca varıyorsun?? Örneği önümüzde arkadaşlar. Daha önce yapılmış olan bir sınavı Danıştay iptal etti, yürütmeyi durdurma kararı verdi. ?Sözlü sınavı gerçekçi bulmadım. Sözlü sınavda hangi adaya, hangi nedenle düşük puan verdiniz, bunun bir tutanağı yok. Aday kaybetmiş ama bir gerekçeli tutanağınız yok burada. Dolayısıyla bu sınavı iptal ediyorum.? diyor Danıştay. Geçen yıl, 19/11/2009 tarihinde çıkarılan 5924 sayılı Kanun?la Danıştayın iptal ettiği bu sınava yönelik bir geçici madde düzenlemesi yapıldı, o kanunun geçici 11?inci maddesi. Dedi ki: ?Bu kaybetmiş adayları ben bir daha -sınava alacağım demiyor- mülakata alacağım.? Hâlbuki, onların o zaman elendiği olay sınav. Şimdi, diyor ki geçmişe yönelik düzenleme: ?Ben sınava almayacağım, mülakata alacağım.?

Değerli arkadaşlar, bir hukuk devletinde, bir insanın geçmişte tabi olmadığı bir düzenlemeyi, geçmişte olmayan bir düzenlemeyi kazanılmış hakların kendisine verilmesi adına başka bir şekle dönüştürebilir misiniz?

Bunun adını ?mülakat? yaptınız. Peki, mülakat yaptınız, buraya adayları çağırdınız, 28 aday çağrıldı, o iptal edilen sınav nedeniyle 28 kişi yeniden sınava alındı. Değerli arkadaşlar, 28 adayın hepsi kaybetti bu sınavda, 1 kişi bile kazanamadı. Bu adaylar 46,67 ile 33,67 arasında puan aldılar. Bu adaylar içerisinde ÖSYM?de ilk 10?a girenler var. Niyet kötüdür, niyet partizanlıktır. Niyet budur. Bütün çıplaklığıyla olay ortadadır. Her maddeyi değiştirir AKP ama bu maddeyi değiştirmeyecektir. Öyle, AKP?nin görünüşte demokrat tavırlarına milletimiz inanmasın. Niyet, bütün devleti adım adım ele geçirmektir.

Sayıştay Genel Kurulunun yetkileri budanıyor. Bir Rapor Değerlendirme Kurulu getiriliyor oraya. Genel Kuruldur asıl, Genel Kurul. ?Efendim, Genel Kurul yavaş çalışıyor.? vesaire. Bunların hepsinin çözümü vardır. Niye? ?Genel Kuruldan istediğimiz kararı biz çıkaramayabiliriz çünkü çok eski üyeler var orada, şimdi oraya o kadar hâkim  değiliz, o nedenle.? Hani, HSYK?nın Başkanı olan Adalet Bakanını şimdi değiştirmiyorsunuz ya tamamen hâkim olamama endişesiyle, ileride onu da değiştirirsiniz. YÖK neden gündeminizde yok? Çünkü YÖK?e hâkim oldunuz. Sayıştay Genel Kuruluna hâkim olamadığınız için bir Rapor Değerlendirme Kurulu kuruyorsunuz, onu, başkanı ve başkan yardımcılarının hiyerarşisinde çalıştırabileceğiniz bir kurum olarak burada tasarlıyorsunuz. Sayıştay?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN ? Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Sorunlar çok ama zamanım bitti o nedenle toparlamak istiyorum.

Tasarının kendi içinde de bir ifade birliği, ifade  düzgünlüğü yok. Bakın bir örnek vereceğim, 2?nci maddede tanımlar yapılıyor: ?Düzenlilik denetimi, mali denetim, uygunluk denetimi, performans denetimi.? Güzel, 2?nci madde tanımlar maddesi. Peki, 36?ncı maddede bu tanımları niye bir daha yeniliyorsunuz? Aynı tanımlara 36?ncı maddede niye bir daha yer veriyorsunuz? Bunu efendim fark ettiler orada, söylediler fakat bir arkadaşımız dedi ki: ?Hayır, ben böyle istiyorum.? iktidar partisinden. ?Peki, ya onu kırmayalım, öyle geçsin.? dediler. Böyle sakil, garip bir kanunu Sayıştay da itiraz etmiyor, temsilcileri de burada, Meclis Başkan Vekilimiz burada, ilgili Bakan burada. Böyle olsun geçsin. Niye? Bir arkadaşımız şimdi ısrar etti, onu kırarsak ayıp olur, varsın kanun yanlış çıksın. Kamu idaresi tanımı, Sayıştay denetimine tabi olan kamu idaresinin ne olduğunu bana anlatabilecek bir arkadaş var mı acaba?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Sayın Başkan, izninizle bitiriyorum.

BAŞKAN ? Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi 2?nci maddede kamu idaresinin tanımı var yani Sayıştay denetimine tabi olan kamu idareleri. Diyor ki 2?nci madde: ?Sayıştay  denetimine tabi olan kamu idareleri bu kanun uygulamasında kamu idaresi sayılır.? Sayıştay denetimine tabi olan kamu idareleri? Ya sen önce kamu idaresini tanımlayacaksın ki bunun Sayıştay denetimine tabi olduğunu anlayalım. Sayıştay denetimine tabii olan? Nerede düzenlenecek bu? 4?üncü maddeye bakıyoruz ?Denetim alanı.? Denetim alanı diyor ki: ?Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kuruluşlar, sosyal güvenlik kurumları, mahalli idareler ve kanunla kurulmuş  anonim ortaklıklar da dahil olmak üzere diğer kamu idareleri Sayıştayın denetimi alanındadır.? Peki, diğer kamu idareleri hangisi? Tekrar dönüyorum yukarıdaki kamu idaresine, o da bir tanım vermiyor bana. Biri öbürüne, öbürüne? Yani Con Ahmet?in devridaim makinesi gibi. Neyse? Sürem bitti. İleride umarım bunları diğer maddelerde anlatma fırsatı olur.

Sözlerimi burada bitiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN ? Sayın Hamzaçebi, teşekkür ederim.

Kapanma Saati: 19.03

 

 

 

Viagra çok çok lezzetli değildir. Yerinde olması gerektiğini tüm seçip zaten karar verin. Biz alışveriş merkezi geldi ve sevdim aldım. hemen şimdi kurtarmaz Ereksiyon Olamıyor Musunuz Sen üç gün beklemek zorunda.