"İstanbul’a ihanet süreci" nasıl olduysa 2019 seçimlerinde "İstanbul aşkı" oldu

Dönem: 27 Yasama Yılı: 2 Tarih: 2.07.2019 Birleşim: 96 Ham Tutanak Sayfası:-

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:


    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teklifin tümü üzerinde kişisel görüşlerimi ifade etmek için söz aldım. Sözlerime başlarken Sayın Başkanı, değerli milletvekili arkadaşlarımı ve bizleri televizyonlardan izleyen vatandaşlarımızı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. 
    Önce usulle ilgili bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Teklif, toplam 8 kanunda değişiklik öngörüyor; 2644 sayılı Tapu Kanunu, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Koruma Kanunu, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmazların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Türk Medeni Kanunu, 6296 sayılı, kısaca ifade edecek olursak, 2/B Kanunu, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, bu kanunlarda değişiklik öngörüyor teklif. Benim Akif Hamzaçebi, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili olarak Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımla birlikte vermiş olduğum bu konulara ilişkin toplam 4 tane kanun teklifim var. Komisyon görüşmeleri başlamadan önce Sayın Komisyon Başkanını aradım, tekliflerin birleştirilmesini rica ettim. "Grubumla, grup başkan vekillerimle konuşacağım." dedi. Komisyon toplantısına katıldım, söz aldım, baktım ki birleştirilmemiş "Neden birleştirmediniz?" diye sordum, bir cevap veremedi. Aynı konularla ilgili daha önceden vermiş olduğumuz teklifler bunlar. Cevap verilmeme nedeni şu: Şu sıra sayısı, ne diyor burada? "Kırklareli Milletvekili Selahattin Mimsolmaz ve 35 milletvekilinin şu kanunlarda değişiklik öngören kanun teklifi." Eğer birleştirilmiş olsaydı burada "Akif Hamzaçebi ve 40 milletvekilinin vermiş olduğu şu kanunlarda değişiklik yapan kanun teklifi" diye de geçecekti. Sadece şu kürsüde Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin isimleri okunmasın diye, bu münhasıran sadece ve sadece AK PARTİ Grubuna ait bir teklifmiş gibi vatandaşlar ve Genel Kurul düşünsün diye bu uygulamayı yaptılar. Bu yakışmıyor, vatandaşın gözünden de hiçbir şey kaçmıyor. 
    Seçimden önce, 23 Haziran seçiminden önce Genel Başkanımızın görevlendirmesiyle Çatalca ve Silivri'ye gittim, Çatalca'nın köylerini dolaştım -ilgili maddede o konuya ayrıntılı olarak gireceğim- dedim ki: "Sizin sorununuzu çözeceğim. Çözeceğim derken kanun teklifi vereceğim. Sizi haksız bir şekilde burada işgalci saymışlar, bunu asla kabul etmiyorum, işgalci değilsiniz ve yüz kırk bir yıldır kullandığınız bu arazilerin satış bedeli olarak rayiç bedeli değil, emlak vergilerini esas alan bir teklifi vereceğim." Daha önce bir konuşmada ifade ettim "'Sen muhalefet milletvekilisin, bunu nasıl çözeceksin?' diye bana soracaksınız, merak etmeyin, bu konularda attığımız adımları iktidar partisi takip eder." dedim. Sağ olsun Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kurum benden iki gün sonra Çatalca'ya gitmiş, köylülere, muhtarlara "Ben bu rayiç bedeli yüzde 50'si olarak değiştireceğim." demiş, teklif de buraya o şekilde geldi. Sayın Murat Kurum'a teşekkür ediyorum öncelikle hem bu konuda bir adım atmış olduğu için yetersiz de olsa hem de uygulamada kentsel dönüşüm ve diğer konularda karşılaşılan sorunları çözmek amacıyla birtakım adımları atmış olduğu için. Ancak arkadaşlar, burada düzenlenen birçok konuda muhalefetin, Cumhuriyet Halk Partisinin teklifleri varsa bunları dikkate almamak size yarar getirmez, topluma yarar getirmez. Maddeler geldiğinde bunları konuşacağız.
    Değerli milletvekilleri, bu teklif esas itibarıyla, ana hükümleri itibarıyla kentsel dönüşüm konusunda uygulamada yaşanan sorunları çözmeyi amaçlıyor. Fikirtepe bunun canlı bir örneğidir, bu konuda başka örnekler de söyleyebiliriz. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun -kısaca "kentsel dönüşüm kanunu" diyelim buna- 1999'da yaşadığımız o deprem felaketi sonrasında 2012 yılında çıkarılmış olan bir kanundur. 16 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi.
    Ana amaç: Deprem riski altında bulunan Türkiye'nin çeşitli bölgelerindeki yapıların kentsel dönüşümünü sağlamak, vatandaşlarımızı depreme karşı dayanıklı binalarda oturmaya yöneltmek, bu imkânı vatandaşlarımıza vermek.
    Türkiye'de toplam 20 milyon bağımsız bölümün olduğu kabul ediliyor. Önceki Çevre ve Şehircilik bakanımızın açıklamaları bu yöndeydi. 20 milyon bağımsız bölümün 5 milyonu, 99 depreminden sonra çıkarılmış olan yeni imar yönetmeliği uyarınca yapılmıştır. Dolayısıyla bunların depreme karşı dayanıklı olduğu kabul ediliyor. 99 depremi öncesinde, daha doğrusu o yönetmelik öncesinde yapılan 15 milyon binanın ise prensip olarak riskli olduğu kabul ediliyor. Bunların yenilenmesi lazım. Ancak elbette ki yenileme öncelikler çerçevesinde yapılabilir. 
    Türkiye'nin yüzölçümünün yüzde 42'si birinci derece deprem kuşağında bulunmaktadır. İkinci derece deprem kuşağında bulunan alanların toplamı yüzde 24'tür. Yani Türkiye yüzölçümünün toplam yüzde 66'sı depreme karşı birinci ve ikinci derecede risk taşıyan alanlardadır. Bu yüzde 66'lık bölümde tam 58 milyon insanımız yaşamaktadır.
    İstanbul bunun ne kadarıdır derseniz? İstanbul'da toplam 4 milyon 700 bin bu çerçevede bağımsız bölüm olduğu ifade ediliyor ve bunun yüzde 15'inin riskli olduğu varsayılıyor. Aşağı yukarı 600 bin civarı. Bu yüzde 15'lik oran bir çalışmaya dayanıyor, çok sıhhatli bir oran değil. Çeşitli STK'ler bunun yüzde 25 olduğunu söylüyor. Yüzde 25 olduğunu kabul edersek aşağı yukarı 1 milyon 175 bin adet bağımsız bölüm vardır İstanbul'da öncelikle yenilenmesi gereken. Bu yasa, 6306 sayılı Yasa bunları bugüne kadar sağlayamamıştır çünkü bu kentsel dönüşümü tamamen piyasaya emanet etmiştir. Piyasaya emanet ettiğiniz zaman, yaşayacağımız o depreme kadar bunun, bu kentsel dönüşümün gerçekleşmesi imkânsızdır. Evet, bu teklif birtakım iyileştirmeler öngörüyor ama bunların dahi sistemi yerine oturtması, bu kentsel dönüşümü zamanında gerçekleştirmesi mümkün değildir.
    Değerli arkadaşlar, depreme hazırlanmak için, önce bu depreme karşı, ülkeyi yönetenlerin, kentleri yönetenlerin bir zihinsel hazırlığının olması lazım. Bir yandan İstanbul'da bütün yeşil alanları imara açarsanız, öte yandan "Ben depreme hazırlık yapıyorum." deme şansınız yoktur. Bakın, İstanbul'un, tarihî yarımadanın o efsanevi siluetini, Boğaz'ın siluetini gökdelenlerin o ağır baskısı altına aldınız; o silueti, Boğaz'ın ve tarihî yarımadanın siluetini yok ettiniz. Tarihî yarımadanın efsanevi siluetinin ortasına, bugüne kadar hiçbir Osmanlı padişahı, hiçbir cumhuriyet hükûmeti Başbakanı, Cumhurbaşkanı, hiçbir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bir gökdelen dikmeyi düşünmedi; bunu siz yaptınız, siz yasallaştırdınız.
    İstanbul'daki 470 deprem toplanma alanından bugün sadece 77 tanesi kalmıştır ve Sayın Cumhurbaşkanı bu süreci "İstanbul'a ihanet süreci" olarak isimlendirdi ama her nasılsa bu "İstanbul'a ihanet süreci" 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde "İstanbul aşkı" olarak isimlendirildi; ben de doğrusu bunu anlayamadım. (CHP sıralarından alkışlar) Neyse ki seçmenler, İstanbul seçmeni bu İstanbul aşkının uzun sürmesine izin vermedi.
    İstanbul'un doğal rüzgâr koridorları yok edildi. İstanbul'un 5 tane doğal rüzgâr koridoru vardır. Biri, Büyükçekmece Gölü'nden Karadeniz'e, kuzeybatıya doğru bir hat çekerseniz orasıdır.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 
    BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi. 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - İkincisi, Küçükçekmece Gölü'nden kuzeybatıya doğru, Sazlıdere Barajı, Dursunbey köyü, yeni havalimanının batısından; üçüncüsü, Kâğıthane-Cendere hattı yukarı doğru; dördüncüsü, boğazlar; beşincisi de, Anadolu yakasındadır. Bütün bu doğal rüzgâr koridorlarını yok ettiniz. Sahilleri çok katlı binalarla doldurdunuz, kalan diğer koridorları da yok ettiniz. Doğrusu, böyle bir şehirde depreme karşı hazırlık biraz fantezi kaldı. Doğrusu, sizin bu konudaki söylemleriniz inandırıcı gelmedi.
    Değerli milletvekilleri, İstanbul bir medeniyet şehridir. Medeniyet kentlerde olur, daha doğrusu şehirlerde; kent ile şehir arasında da bir kavram ayrımı yapıyorum "şehir" demeyi tercih ediyorum. Medeniyet, şehrin ürünüdür. Hem Batı'da böyledir bu, Batı kültüründe hem İslam medeniyetinde, İslam kültüründe.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Başkan, çok çabuk bitti, toparlıyorum efendim.
    BAŞKAN - Buyurun. 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Batı'daki "civilization", medeniyet kelimesinin kökeni "civitatis"ten, şehirden gelir; bizde de medeniyet Medine'den gelir, Medine'nin kelime anlamı şehirdir. Demek ki, Batı kültürü, Hristiyan kültüründe de, İslam kültüründe de medeniyet şehre ait bir kavramdır ama 3 imparatorluğun başkenti olan İstanbul'daki bu medeniyet birikimini yok etmek için maalesef bugüne kadar çok kötü şeyler yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanı bunu "ihanet süreci" olarak isimlendirdi. Sayın Cumhurbaşkanına bu açık yürekliliğinden dolayı gerçekten teşekkür ediyorum.
    Değerli milletvekilleri, ilgili maddelerde önergelerimiz üzerinde ben ve arkadaşlarımızı görüşlerimizi ifade edeceğiz.
    Sözlerimi bitirmeden bir tek şeyi söyleyeceğim: Millî Emlak teşkilatına çok büyük yük veren bir tekliftir bu. Millî Emlak, Türkiye'nin yüzde 57'sini idare eder. Türkiye yüz ölçümünün yüzde 57'si Millî Emlak Genel Müdürlüğünün yönetimi altındadır. 
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN - Buyurun. 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu teklifle de -yasalaştığı anda- bu teşkilata çok büyük bir yük veriliyor. Bu teşkilatın Genel Müdürlüğünü yaptım. Defterdarlık görevleri yaptım, defterdar yardımcılığı yaptım; taşra görevlerimin hepsinde de millî emlak müdürlükleriyle çalıştım. Fedakâr memurlardır, Anadolu'da bir ilçede 1 millî emlak memuru bütün bu yasaların uygulamasını yapar. Kurum içi uzmanlık sınavı bu memurların hakkıdır. Şimdi, sosyal medyadan çok talep geliyor iktisadi ve idari bilimler fakülteleri mezunlarından, diğerlerinden; elbette onların önünü kimse kesmiyor, onlar sınav açıldığında uzman yardımcılığına girecektir ama bu kurumun mensupları açılacak kurum içi uzmanlık sınavına girerek uzman olacak sınavı başarırsa. Benzeri uygulama Hazine ve Maliye Bakanlığında yapıldı. Millî Emlak Genel Müdürlüğü Çevre ve Şehircilikte değil de Hazine ve Maliye Bakanlığında olsaydı bu sınav onlar için de açılacaktı. Gelin, bunu onlarda esirgemeyelim. Bir önergemiz var, bütün gruplar imzalarsa bu da yasalaşacak. 
    Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)