Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2020 yılı Bütçesi üzerinde konuşma

Dönem: 27 Yasama Yılı: 3 Tarih: 11.12.2019 Birleşim: 30 Ham Tutanak Sayfası:52-

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:


    CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşmama başlarken sizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
    Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bu bütçe sıralaması nedeniyle çok teşekkür ediyorum. Önce Adalet Bakanlığı bütçesini koymuşlar, sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi geliyor; burada ince bir mesaj var, "Hukuk yoksa ekonomi yok, üretim yok." demek istiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
    Değerli milletvekilleri, ekonomi politikasının amacı kalkınma ve büyüme yoluyla refahı artırmaktır. Refahı artırmaktan amaç, başta dar gelirliler ve yoksullar olmak üzere, millî gelirden yeterince pay alamayanlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin yaşam kalitesinin yükseltilmesi, huzurunun ve mutluluğunun artırılmasıdır. Refah artışı gelir artışıyla, servet artışıyla, gelir ve servetten meydana gelen artışların adil bir şekilde dağıtımıyla meydana gelir. 2020 yılı bütçesini konuşurken ekonomi konusunda, ekonomi politikasında yapmamız gereken halkın refahı ve mutluluğu artmış mı, halk huzurlu mu, geleceğe güvenle bakıyor mu, bunları değerlendirmektir. Ben de zamanın izin verdiği ölçüde bunu değerlendireceğim.
    Değerli milletvekilleri, 2020 yılı bütçesini konuşuyoruz, 2019 yılı henüz sona ermedi. 2018 yılı rakamlarına baktığımızda, kişi başına düşen millî gelirin 9.693 dolar seviyesinde olduğunu görüyoruz. Refah artışını ölçebilmek için kişi başına düşen millî gelire bakmamız lazım, öncelikle bunu yapmak lazım. O nedenle buradan başlıyorum. Bu rakam "Neye eşit?" derseniz, bu rakam tam on iki yıl öncesinin kişi başına geliri olan 9.656 dolara eşit yani biz 2018 yılında 2007 yılının kişi başına gelir seviyesini yakalamışız veya oralarda kalmışız. 2019 yılı kriz yılı, durum daha da kötü, 2019 yılında kişi başına gelir 9.089 dolar. Evet, bunu iktidar krizle açıklayacak, Sayın Hazine ve Maliye Bakanı, krizle açıklayacak "Buradan çıkmak için çalışıyoruz." diyecek. 2020 yılı kişi başına gelir tahmini nedir? 9.738 dolar, bu da 2007 yılının gelirine eşittir aşağı yukarı. "Efendim, krizden yeni çıkıyoruz; elbette, 2020 yılında kimse büyük gelir artışı beklemesin, bu doğaldır." Peki, 2022 yılında kişi başına gelir ne olacak diye bakalım; 2022 yılının kişi başına gelir tahmini 10.534 dolar. Bu rakam neye eşit? 2010 yılının kişi başına geliri olan 10.560 dolara eşit yani cumhuriyetin 100'üncü yılına bir yıl kala, 2022 yılında biz on üç yıl öncesinin gelirini topluma vadediyoruz. Sayın Hazine ve Maliye Bakanının, Sayın Cumhurbaşkanının topluma 2022 yılı için vadettiği refah seviyesi, gelir seviyesi on iki yıl öncesini gösteriyor.
    Peki, 2011 seçimlerinden sonra Sayın Erdoğan ne demişti? 2023 yılı cumhuriyetin 100'üncü yılı hedeflerini açıklamıştı "500 milyar dolarlık ihracat, 2 trilyon dolarlık millî gelir, 25 bin dolarlık kişi başına gelir." demişti. Nedir 2022 yılı için rakam, vadedilen rakam? 10.534 dolar. Bunun anlamı nedir? Ekonomi politikası başarısızdır, ekonomi politikası iflas etmiştir. Bunu sadece bugünkü Sayın Hazine ve Maliye Bakanının sorumluluğuna bırakmıyorum, bugüne kadar ekonomiyi yönetmiş hangi bakanlar var ise bütün AK PARTİ hükûmetlerinin sorumluluğudur; en başta da dönemin Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın sorumluluğudur. (CHP sıralarından alkışlar)
    Şimdi, değerli arkadaşlar, neden sadece bugünkü Sayın Bakanın sorumluluğunda değildir dedim? Şu tablo bunu gösteriyor. Biraz büyük oldu, kırtasiyeci dedi ki: "Ağabey, bu çok önemli bir konu, biraz büyük yapayım." "Olur, mahzuru yok." dedim. Bakın, Türkiye dış kaynak girişi sağlıyorsa ekonomik büyüme gerçekleştiriyor, yurt dışından kaynak gelmiyorsa ekonomik büyüme gerçekleştiremiyor arkadaşlar; bu, onu özetliyor. Buradaki kırmızı çizgi sermaye hareketidir yani Türkiye'ye gelen yabancı sermayeyi, doğrudan yabancı kaynak girişini ifade ediyor. Bu kaynağın azaldığı yıllarda -şu lacivert çizgi büyümeyi gösteriyor- dışarıdan kaynak girişi azalmışsa büyüme de dibe vuruyor. Bakın, 2001 krizi şurada, kaynak girişi eksi; tam tersine, Türkiye'den kaynak çıkışı var, büyüme de eksi 6'ya gelmiş. 2009 krizinde kaynak girişi aşağı inmiş, büyüme eksi 4,7. Yıl 2018, 2019; durum farklı değil. Dışarıdan para gelmiyorsa ekonomik büyümeyi sağlayamıyoruz. Ekonomi böyle bir kısır döngünün içerisinde, Sayın Hazine ve Maliye Bakanı çok sayıda program açıklıyor ama bunların hiçbiri derde deva değil, sabun köpüğü gibi hemen kaybolup gidiyor. Ekonomi anlayışını değiştirmek lazım; maalesef, bugüne kadarki AK PARTİ kadroları bunu gerçekleştirecek nitelikte olmadılar, bunu kabul etmek lazım değerli arkadaşlar, başarısız bir ekonomi yönetimi var.
    Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Dolarlarınızı Türk lirasına çevirin." Lafla olmuyor. Bu da "dolarizasyon" dediğimiz tablo, bankalardaki yabancı mevduatın toplam mevduata oranı; bakın, yüzde 50'yi aşmış, 2019'da yüzde 50'nin üzerinde. Peki, Sayın Cumhurbaşkanı birkaç yıldır bunu söylüyor "Dolardan çıkın, TL'ye dönün." diyor ama dönmüyor vatandaş. Peki, Sayın Cumhurbaşkanının bunu söylemediği yıllarda, örneğin 2011'de, 2010'da niye dolar mevduatı düşük, yüzde 28'lerde? Ekonomide güven var, o yıllarda dışarıdan para da geliyor. Şimdi hem ekonomide güveni kaldıracaksınız yani hukuku yok edeceksiniz hem de ekonomik büyüme sağlayacaksınız, refah artışı sağlayacaksınız; bu mümkün değil arkadaşlar.
    Türkiye ekonomisinin üçüz açık sorunu vardır: Cari açık, tasarruf açığı, bütçe açığı. Cari açık eşittir tasarruf açığı, onun bir başka yönüdür. Bu politikalarla buradan çıkış mümkün değildir. Sayın Bakan "Cari fazla verdik." diye övünüyor. Niye fazla veriyoruz? Makine, teçhizat yatırımı yapamıyoruz, ithalatı yapamıyoruz, o nedenle cari fazla veriyoruz. "Faizler düştü, yatırımlar artacak." dendi, artıyor mu? Artmıyor. 2000-2008 döneminde Türkiye'de reel faizler yüzde 10 seviyesindeydi, yatırım artış hızı yüzde 15'di. Bugün reel faizler sıfıra yakın, yatırım artış hızı ne? Yok, yatırım azalışı eksi yüzde 15. Tablo bu.
    Vergi denetimiyle ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum. Sayın Bakanın Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmasını tutanaklardan okudum. Sayın Bakana üzüntülerimi ifade ediyorum. Kendilerine etrafındaki ekibi diyormuş ki: "İyi ki siz Maliye kökenli değilsiniz." Yani sizin meslek taassubunuz yok, kurum taassubunuz yok. Yani ne diyeyim? Sonra, Sayın Bakan övünüyor, elektronik fatura, elektronik muhasebe, elektronik vergi dairesi, internet vergi dairesi, interaktif vergi dairesi... Sayın Bakan, onlar, meslek taassubu, kurum taassubu olan o kişiler tarafından gerçekleştirildi sizden önceki dönemlerde. ( CHP sıralarından alkışlar)
    Sayın Bakan vergi denetimiyle övünüyor, kendisi öyle bilgilendiriliyor çünkü. Kendisinin de bunu "check" etme imkânı yok, önüne ne konulursa kabul ediyor maalesef. Sayın Bakan, lütfen bakın, eski yıllara bakın. Bakın, şu eski yılların yıllık ekonomik raporu, 269 sayfa, 2009 yılı. Burada her şey var vergi yükünden diğer rakamlara kadar. Nedir 2019 Yılı Yıllık Ekonomik Raporu? 68 sayfa. Bu Rapor giderek yok olacak. "Bu sene bunu ben hazırlamadım, Cumhurbaşkanlığı hazırladı." diyecek, önemli değil, bugüne kadar bunların hepsini Hazine ve Maliye Bakanlığı hazırlıyordu. Yıllık ekonomik raporda hiçbir bilgi yok. Eski yıllara gidin, oralardan... İşte bunu o "meslek taassubu" dediğiniz, "İyi ki Maliye kökenli değil." diyenler var ya size, o Maliye kökenli olanların hazırladığı yıllık ekonomik rapor bunlardır.
    Sayın Bakan övünüyor, diyor ki: "Vergi denetiminde şunları yaptık, bunları yaptık." Bunları tarihsel reform olarak nitelendiriyor.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen Sayın Hamzaçebi.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Maliye idaresinde 3 büyük reform vardır: Kazanç vergilerinden gelir vergilerine geçiş; KDV'ye geçiş, onun tamamlayıcısı ÖTV'ye geçiş, AB'ye uyum vergileridir; bir de Gelir İdaresinin otomasyona geçişi. Ben, onun dışında, o tarihten bu yana bir reform görmüş değilim.
    Vergi denetimi: Şu anda 8.187 vergi müfettişi var. Ne denetim yapmış bunlar? İnceledikleri mükellef sayısına, inceledikleri matraha, tarhını istedikleri vergi tutarlarına baktığımızda 2009 yılının gerisinde kalıyor. 2009 yılında 1 inceleme elemanı ortalama 8 mükellefi incelerken şimdi 1 inceleme elemanı 5 mükellefi inceliyor. Bugünkü vergi müfettişleri bunu yapamaz mı? Yapar. Yapar ama her yılı matrah artırımına soktunuz, denetlenecek bir yıl bırakmadınız Sayın Bakan, denetlenecek bir yıl bırakmadınız. (CHP sıralarından alkışlar)
    Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulunu kapattınız, bindiğiniz dalı kestiniz.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    Sonra, bu vergi müfettişleriyle ilgili "Bunlar yaşlı zaten..."
    Son cümlelerimi söyleyebilir miyim Sayın Başkan?
    BAŞKAN - Buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Nezaketinize çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
    Kendi vergi müfettişlerinizi Plan ve Bütçe Komisyonunda eleştiriyorsunuz; ben de oralardan geldim, hassasiyetim biraz da bundandır. Bunlar yaşlı, emekli olmalarını bekliyoruz, emekli olmuyorlar; peki, bir müfettiş emekli olmak istiyor, aylardır emekli onayını imzalamıyorsunuz. Yakışıyor mu Sayın Bakan? Kendi elemanlarınızı Türkiye Büyük Millet Meclisine şikâyet etmek bir bakanın yapmayacağı bir şeydir. Hiçbir sayın bakandan kendi elemanlarını şikâyet eden bir cümleyi ben bugüne kadar hiçbir bütçe görüşmesinde duymadım. (CHP sıralarından alkışlar)
    BAŞKAN - Teşekkür ederim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Çok teşekkür ederim, sağ olun.
    Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Konuşmamı bitirirken Genel Kurulu, hepinizi saygıyla sevgiyle tekrar selamlıyorum.