Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812)

TUTANAK HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sürmekte olan teklifin 1'inci maddenin a) fıkrası doğrudan doğruya benim verdiğim kanun teklifiyle ilgilidir. Ben bu teklifi coronavirüs nedeniyle verdim. Verdiğim zaman, Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanını da Hazineye ait taşınmazların satışıyla ilgili aradım. Vatandaşlarımız zamanında ödemekte zorluk çekiyor, ben bir kanun teklifi hazırladım, verdim, Sayın Bakan lütfen siz de ilgi gösterin, bu konuyu çözelim. Millî Emlak Genel Müdürlüğüne talimat verdi, Sayın Millî Emlak Genel Müdürüyle görüştüm ve teklifin 1'inci maddenin a) fıkrası bu şekilde geldi. Benim de teklifim, münhasıran, özellikle, 1'inci maddenin a) fıkrasıyla ilgiliydi, başka maddesiyle de ilgili olan var.
    Şimdi, bunu dün gece size bildirmiş olmama ve teklifin, esas Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiş olmasına rağmen, sizin "Birleştirmiyorum." deme hakkınız yok, bu konuda da usul hakkında konuşma hakkım var. Eğer beni ilgilendiren bir şey olmasaydı, Komisyon üyesi olmamam nedeniyle usul hakkında elbette söz talep etmezdim.
     Bir örnek verecek olursak: Sayın Sait Açba bu Komisyonda sekiz yıl başkanlık yaptı, -ben Komisyon üyesiydim- Komisyon üyesi olmayanlara bile usul hakkında söz verdiğini hatırlıyorum. Kaldı ki, bu konu doğrudan doğruya benimle ilgilidir, bunu birleştirmek zorundasınız, bu konuda herhangi bir şekilde takdir hakkınız yoktur. Komisyon Başkanı koltuğunda oturmanız, size istediğinizi gündeme almak, istediğinizi gündeme almamak yetkisini vermiyor Sayın Başkan.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz teklif 3 ana grupta düzenlemeler içeriyor. Birincisi, Hazine ve belediye taşınmazlarının satışı nedeniyle sözleşme süresinde ödenemeyecek olan taksitlerle ilgili yeni bir taksitlendirme imkânı getiriyor. İkincisi, çalışma hayatıyla ilgili bazı düzenlemeler getiriyor. Üçüncü olarak da aslında coronavirüs hadisesiyle hiç ilgili olmayacak şekilde Türk Ticaret Kanunu'nda, Sermaye Piyasası Kanunu'nda değişiklikler yapmak suretiyle Türkiye Varlık Fonu'nu hukuk dışı imtiyazlar vermek suretiyle birtakım düzenlemeleri içeriyor.
    Şimdi, usul tartışmasıyla ilgili olarak ifade ettiğim hususları tekrar etmeyeceğim çünkü zaman son derece kısıtlı. Hazine taşınmazlarıyla ilgili olarak burada bir A maddesinde önerilen düzenleme sadece Nisan, Mayıs, Haziran döneminde ödenecek olan taksitleri üç ay süreyle ödemeye yönelik benzer anlayış teklifin diğer maddelerinde de var, hep Nisan, Mayıs, Haziran. Oysa, Mart ayında ödenmesi gereken taksitleri ödeyemeyen birçok vatandaşımız vardır, ödeyen ödemiştir ama ödeyemeyen duruyor. Dolayısıyla Covid-19 Mart ayından itibaren etki etmeye başladığına göre, vatandaşlara "Evde kalın." çağrısı Mart ayından bu yana yapıldığına göre teklifin birçok düzenlemesinde birçok maddesinde Nisan, Mayıs, Haziran olarak öngörülen, o ayları kapsayan ertelemenin Mart ayını da kapsayacak şekilde düzenlenmesi uygun olacaktır.
    Çalışma hayatına ilişkin düzenlemelerde sakıncalı gördüğüm husus şudur: İşverene, çalışana ücretsiz izin vermek gibi bir hak tanınıyor, bu bizim 4857 sayılı İş Kanunu'nda düzenlenmiş olan bir husus değil. Yeni bir müessese getiriliyor burada âdeta ve geçici madde olarak düzenlenmiş olmakla birlikte maddenin düzenlenişine bakılırsa aslında çok uzun yıllar boyunca uygulanacak olan daimi niteliğe haiz bir maddedir. İşçi ile işveren arasında yapılmış sözleşmeye devlet bu şekilde müdahale edemez, bunu Covid-19 nedeniyle işçiye yardım olarak anlatmanın da doğru olmadığını düşünüyorum, işçinin sözleşmesi devam eder. İşveren ödeme konusunda zorluk yaşayabilir, çok doğaldır, zorluk yaşayan işverene, İşsizlik Fonu'ndan elbette ki destekte bulunmak gerekir. Bu şekilde işçiye ödenmek üzere işverene İşsizlik Fonu'ndan bir ödeme yapılabilir, işçinin sözleşmesi aynen devam eder. Ücretsiz izne çıkarmak gibi bir hak asla tanınamaz işverene, mantık yanlış ve telaffuz edilen ücret de son derece komiktir, 1177 lira 20 kuruş. Nasıl bir teraziyle tartılmışsa günlük 39 lira 24 kuruş, aylık 1177 lira 20 kuruş. Yani, şuna 40 lira diyememiş bunu hesap eden kişiler, 40 lirayı, kuruşları hesap etmişler. Nasıl bir terazidir bu? Bilemiyorum.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, lütfen tamamlayalım.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bu maddenin düzeltilmesi, değiştirilmesi, bu anlayışın buradan çıkarılması gerekir. İşsizlik Fonu'nda biriken paranın tutarı 131 milyar liradır, bu para bugünlerde kullanılmayacak da ne zaman kullanılacaktır?
    Üçüncü olarak söyleyeceğim konu: Türkiye Varlık Fonuna tanınan imtiyazlar hukuk dışıdır. Bakın, Türk Ticaret Kanunu'nun 202'nci maddesi "Uygulanmaz." diyor. Türk Ticaret Kanunu'nun 202'nci maddesinde yapılan düzenleme hâkim ortağın diğer hissedarlar aleyhine, onların hukukuna aykırı bir işlem yapamayacağı yönündedir. Türkiye Varlık Fonu AŞ, alt fonlar, onların kurduğu şirketler, o şirketlerin kurucusu olduğu şirketler Türk Ticaret Kanunu'nun 202'nci maddesinden muaf tutulmak suretiyle hukuk dışı bütün uygulamaları yapıyor.
    Son cümlelerim Sayın Başkan.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun, buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bunun Covid-19'la nasıl bir ilgisi vardır, Türkiye Varlık Fonu kaynakları birtakım şirketleri kurtarmak için mi kullanılacaktır? Merak ediyorum.
    Son cümlem de şu: Teklifin 11'nci maddesiyle Türk Ticaret Kanunu'nun kâr dağıtımı müessesine müdahale edilerek 2019 yılına ilişkin olarak kâr dağıtımının kârın yüzde 25'ini geçmeyeceği öngörülüyor. Acaba, merak ediyorum, bu şirketlerdeki ihtiyat akçesi, ihtiyari yedek akçeler, serbest yedek akçeler olarak isimlendirdiğimiz bu potansiyel varlık, bir vergiye mi dönüşecektir? Buradan bir vergi almak mı düşünülmektedir ya da bu şirketlere devlet iç borçlanma senedi mi satılacaktır acaba zorunlu olarak? Merak ediyorum. Teklifteki gerekçe beni tatmin etmiş değil, şirketlerin mali yapılarını en iyi düşünecek olanlar kendileridir, ona müdahale etmeyi de doğru bulmuyorum.
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim.
    Önce bir şeyi ifade edeyim, hayır demenin bile bir zarafeti vardır ama o zarafet bugün Komisyonda, Başkanlık Divanında maalesef olmadı. Üzüntümü ifade ediyorum.
    Değerli milletvekilleri, şimdi, bu madde olumlu düzenlemeler içeriyor ancak (a) bendinde 1/4/2020, (b) bendinde 1/4/2020, (c) bendinde 1/4/2020 tarihi esas alınarak, bu tarihten sonraki üç aylık döneme ilişkin ödenmesi gereken bedellerin daha sonraki üç aylık döneme ertelenmesi öngörülüyor. (ç) bendine geldiğimiz de, belediyelerle ilgili tarihin 1/4/2020 değil, 19/3/2020 olarak alındığını görüyoruz. Bir kere bir uyumlaştırma yapmak lazım, belediyelerde 19/3/2020 diğerlerinde 1/4/2020 anlayışı doğru değil, mart ayını da kapsama dahil etmek lazım. Bu tehlike, yoğunluğunu mart ayında hissettirdi, sokağa çıkmayın çağrıları mart ayında yapıldı, evde kalın çağrıları yapıldı, insanların özel yaşamından fedakârlık etmeleri istendi, ticaret hayatından fedakârlık etmeleri istendi ve mart ayında da bir kısım vatandaşlarımız Hazineye ait ödemesi gereken bedelleri ödeyemedi. 2B arazilerinde bu ödemeler yapılamadı, Silivri'de olsun, Sultanbeyli'de olsun, Türkiye'nin diğer yerlerinde olsun, Hazine arazisini kullananlar, tarım arazilerini kullananlar vatandaşlarımız mart ayı ödemelerini yapamadılar.
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, lütfen tamamlayınız, buyurun efendim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Beş dakikayı bitirdim mi?
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Hayır, efendim. Beş dakika vermiyoruz maddeler üzerinde. İki dakika verdim size. Lütfen, tamamlayın.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Konuşma süresi iki dakika mı Sayın Başkan?
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Maddeyle ilgili olarak, evet, iki dakika verdim. Komisyon üyesi olmayan arkadaşlara.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bu, bir mutabakat mıdır?
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, o, benim tercihim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir saniye...
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Ben gerekli müsamahayı gösteriyorum ama ilk defa her şey de karşı çıkıyorsunuz, Sayın Hamzaçebi. Lütfen, yine ek süre verdim, buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Elvan, bakınız, burası komisyon. İki dakika değil, benim konuşma hakkım beş dakikadır.
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Öyle bir hak yok.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bakın, Sayın Başkan, İçtüzük, Genel Kurul'da nasıl uygulanıyorsa burada da aynı şekilde uygulanır.
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Öyle bir şey, komisyonda söz konusu değil efendim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Buna hakkınız yok bakın. Otorite böyle kurulmaz, rica ediyorum.
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen, siz devam edin.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Benim beş dakika konuşma hakkım var ve her madde de görüşlerimi ifade edeceğim.
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen, siz konuşmanızı tamamlayınız.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Doğru olan, mart ayını da kapsama almaktır. Ödeyebilen vatandaşımız oldu, ödeyemeyen vatandaşımız oldu. Ödeyenler ödemiştir ama ödemeyenleri kapsama almak lazım arkadaşlar. Belediye de 19/3/2020, diğerlerinde 1/4/2020 tarihi doğru değil.
    İkincisi, (d) bendinde belediyelere bir kolaylık sağlanıyor; gelir vergisi, stopaj ödemeleri erteleniyor, prim ödemeleri erteleniyor, iyi bir şey yapılıyor ancak buradan doğan ek finansman belediyelere sağlanacak olan finansman imkânı üçüncü şahıslar tarafından haczedilebilecektir. Örneğin, belediyenin kredi borcu nedeniyle bir banka buraya haciz koyabilir. Bunların aynı zamanda haczedilemeyeceğine ilişkin bir hükmü buraya koymak lazım. (a) bendinde de "Hazine taşınmazları" kavramı kullanılmış, doğru ifade Hazine taşınmazları değildir. Bilemiyorum, Millî Emlak Genel Müdürlüğünden bir arkadaşımız var mı burada? Bakın, 2'nci maddenin (i) bendinde doğru kullanılmış bunlar. Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlar, doğrusu budur. "Hazine taşınmazları" diye bir kavram hukukumuzda yoktur. Bunu düzeltip Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler olarak düzeltmek lazım.
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim.
    2'nci maddenin (i) bendi üzerinde durmak istiyorum. 1'inci maddede söyledim, 1'inci maddede (a) bendinde hazine taşınmazlarından söz edilirken burada hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlarla devleti hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden söz ediliyor. Doğru ifade budur. 1'inci madde aynen geçti ama yanlış oldu.
    (i) bendine acaba neden ihtiyaç duyuldu? (i) bendi şunu düzenliyor: Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazların satışı, kiraya verilmesi, trampası, arsa veya kat karşılığı inşaat yaptırılması ve sınırlı ayni hak tesisi işlemleri il devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiraya verilmesi ve kullanma izni verilmesi ihaleleri 31 Temmuz 2020 tarihine kadar elektronik ortamda yapılabilir. Yani bir acele mi var? Her şeyi ertelerken bu ihaleleri elektronik ortamda yapmaya neden ihtiyaç duyduk? Herkes interneti takip etmiyor, bu ihalelere girecek olup da internet takip etmeyen çok sayıda vatandaş vardır, kişi vardır, şirket vardır; buna neden ihtiyaç duyuldu acaba? Bunun ben gerekli olduğunu düşünmüyorum.
    Covid bağlamında bir düzenleme gibi gözükmekle birlikte, bu düzenlemenin Covid'le hiçbir ilgisi yoktur, var ise... Teknik arkadaşlar var mıdır, yok mudur, herhâlde Millî Emlakçılar yok çünkü Millî Emlakçılar olsaydı benim 1'inci maddedeki eleştirim üzerine...
    MİLLÎ EMLAK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEMSİLCİSİ VELİ KARAKAYA - Ben varım temsilci.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ee, varsan sevgili kardeşim, 1'inci maddedeki eleştirim üzerine de bir açıklama yap.
    Buna neden ihtiyaç duyuldu acaba, bu (i) bendine?
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana bir kamu mali yönetim ve kontrol sistemi vardır. Bu sistem Osmanlı'da da vardı. Cumhuriyet bunu aldı daha kurumsallaştırdı, devam ettirdi. 1927 yılında yürürlüğe giren 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetim Ve Kontrol Kanunu yürürlüğe girene kadar yürürlükte kaldı. 5018 sayılı Kanun da 2003 yılı Aralık ayında Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edildi ve tüm maddeleri itibarıyla da -yanlış hatırlamıyorsam- 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Türkiye, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana bir çok problem yaşadı; yangınlar oldu, deprem oldu, sel oldu, doğal afetler oldu. 1999 Gölcük merkezli depremi gayet iyi hatırlarım, Maliye Bakanlığında görevdeydim. Vergi daireleri de bilgisayara geçmişti, Gelirler Genel Müdürüydüm. O zaman dahi ihtiyaç duyulmayan böyle bir kanuni düzenlemeye neden ihtiyaç duyuluyor? Yani deprem olursa, sel olursa, salgın hastalık olursa Maliye Bakanlığı verilerini nasıl toplayacağını kendisi belirleyemiyor mu? Bunun için bir kanuna mı ihtiyaç duyuyor? Ne ilgisi var? Yani, bunun birinci fıkrasının ben hiçbir mantığını görmüyorum. Bu olsa olsa, bu işi bilmeyen kişiler tarafından kaleme alınmış bir madde olabilir. İkinci fıkra olabilir, kişilerin sorumluluğu vesaire bu sorumluluğun olmaması için bir fıkraya ihtiyaç duyulmuş olabilir ama birinci fıkraya kesinlikle ihtiyaç yok.
     Şimdi, deprem olursa arkadaşlar Maliye Bakanlığı böyle bir yetki maddesi yoksa veri toplayamayacak mı kendi birimlerinden? Deprem oldu, bilişim altyapısı çalışmadı. Bir genelge yayınlayıp "Bunları bana manuel gönderin." diyemez mi Maliye Bakanlığı? Yasama organını bu kadar gereksiz yere meşgul etmeyin lütfen.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Bakan Yardımcısı söyledikleriniz benim sorumun cevabı değil, lütfen. Yani kanunlarla yapılacak olan ödemeler bellidir: Memur maaşları, şunlar, bunlar. Ya yazın burada mesela elektrik kesildi... Hani bir fıkra vardır ya işte; Türk Amerika'ya gitmiş de fabrika bilgisayarla çalışıyor falan, bir düğmeye dokunuyorsunuz bütün üretim bantları harekete geçiyor. Sormuş: "Elektrik kesilince ne yapıyorsunuz?" "Aa! bak bunu hiç düşünmedik" demişler. Buna benziyor sizin dediğiniz yani deprem olursa arkadaşlar, bilgisayar bilişim alt yapısı çalışmazsa Maliye Bakanlığı vergi toplayamaz mı? Ödeme yapamaz mı? Bunun için kanun mu lazım?
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, Osman Bey var mı bir açıklamanız?
    MALİYE BAKAN YARDIMCISI OSMAN DİNÇBAŞ - Keşke Sayın Vekilim dediğiniz kadar kolay ve basit olsa bu olay. Depremde biliyorsunuz felaket planlaması diye bir olay vardır. "Database" olduğu gibi çökerse siz nasıl ilgili bilgileri toplayacaksınız? Yani bu konuda bizim kağıda kaleme bu işi dökmek için yetkimiz yok.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hemen size cevap vereyim -size bir ipucu da verdim aslında- 99 depreminde görevliydim. Depremde eğer bütün her taraf yıkılmışsa zaten alacağınız bir vergi yoktur. Bakın, Kocaeli İzmit'te bir vergi dairesi binası yıkılmasına rağmen, vergi dairesinin kayıtları, bilgisayar kaydı, o kayıtlar bizde duruyordu. Dolayısıyla zaten o kayıtlar silinmişse, yıkılmışsa sizin sisteminizde bunun "back-up"ı yoksa zaten yapacağınız bir şey yok, gene manuel isteyeceksiniz.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Değerli milletvekilleri; teklifini tümü üzerinde görüşlerimi ifade ederken bu konuya da değindim, gerekçesini okudum, söz konusu gerekçeye katılmıyorum. Şirketlerin Covid-19 nedeniyle yaşanan ekonomik kriz sürecinde mali yapılarının daha güçlü tutulması amacıyla geçmiş yıl kârlarının ve serbest yedek akçelerinin dağıtılmaması, dağıtılacaksa da "bu dağıtımın toplam kârın yedek akçelerin yüzde 25'ini geçmemesi" esası getiriliyor.
    Şirketlerin mali yapılarını en iyi düşünecek olan o şirketi yönetenlerdir, o şirketin sahipleridir. Ayrıca, "Bir şirketin mali yapısını güçlü tutalım." derken bu şirketten kâr payı elde edecek diğer şirketlerin mali yapıları bozulabilir. Bu şirketten kâr payı elde edecek diğer gelir vergisi mükelleflerinin ya da diğer gerçek kişilerin, kendi yaşamları, geçinmeleri, kendi hayatlarını idame ettirmeleri zora girebilir. Buradan elde edeceği kâr payıyla kendi yaşamını planlamış, kira ödemesini, diğer ödemelerini planlamış bir vatandaşın durumunu bu hesaba hiç katmıyorum.
    Ben bu düzenlemede bir şeyden endişe ederim: Yani, devlet, bu kârları dağıtmayıp daha sonra bu kârlar üzerinden vergi mi almak istiyor acaba? Ya da bu kârların toplamı üzerinden, bu kârların devlet iç borçlanma senetlerine tahvil edilmesi mi düşünülüyor? Maddeyi hazırlayan birimin, sanıyorum, Gelir İdaresinin bunda rolü vardır, bir hesabı vardır mutlaka, bu şekilde dağıtılmayan kârların ya da serbest yedek akçelerin toplam tutarı nedir acaba? Bu konuda da bir bilgi rica ediyorum.
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Açıklamadan şunu anladım: Covid-29'un yarattığı bu süreç nedeniyle denetim raporlarında bir gecikme olacak değil mi?
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Hayır, hayır. Genel bir problem bu Sayın Hamzaçebi, Covid'le ilgisi yok bunun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır, Sayın Genel Müdürden böyle bir bilgi aldım ben.
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Hayır, bu süreç için söyledi sadece.
    VARLIK FONU GENEL MÜDÜRÜ ZAFER SÖNMEZ - Sadece bu sene için.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır, bu süreç içinse bunu geçici madde olarak düzenlemek gerekiyor.
    VARLIK FONU GENEL MÜDÜRÜ ZAFER SÖNMEZ - Sayın Başkan...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye, bitireyim ben.
    Siz bunu gerekçe gösterdiniz. Bu gerekçeyse, geçici madde yapacağız, bu değilse, Covid'i hiç gerekçe göstermenize gerek yok, o zaman bu maddenin bu teklifte ne işi var? Biz, Covid'le ilgili düzenlemeleri görüşüyoruz şu anda. Demek ki bunun Covid'le herhangi bir ilgisi yok. Covid'le ilgisi olmayan bir düzenlemeyi niye buraya getirdiniz? Hazirana kadar daha zamanımız var, arzu ediliyorsa nisanda, mayısta -bir başka mayısta haziranda, her neyse- bir başka yasada bu düzenleme yapılabilir.
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Türkiye Varlık Fonu 2016 yılında kabul edilen bir yasayla kuruldu. 6741 sayılı Yasa'nın 1'inci maddesi Varlık Fonunun ve bu yasanın amacını ve kapsamını düzenliyor, aynen okuyorum: "Bu Kanunun amacı sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve buna bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek üzere Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin kurulması, yönetimi ve faaliyetlerine ilişkin esasları düzenlemektir." Sayın Genel Müdürün konuyla ilgili bilgi verirken yapmış olduğu açıklamalara göre Varlık Fonu şirket kurtarmak üzere kullanılacaktır, yani yapılan bu değişiklikler ile ekonomide çeşitli şirketler kurtarılacaktır. Sözünü ettiğim amaç maddesiyle yapılacak olan bu faaliyetin hiçbir ilgisi yoktur. Bunun yapılabilmesi için ilgili yasanın 1'inci maddesinin değişmesi gerekir. Öyle, sermaye piyasalarına derinlik kazandırmak vesaire gibi klasik sermaye piyasası cümleleriyle açıklanabilecek, geçiştirilebilecek bir konu değildir. Bu kriz ortamında Varlık Fonunun şirket kurtarmasıyla sermaye piyasasına nasıl bir derinlik kazandıracaksınız? Derinlik, hisse senetlerinin daha çok vatandaş, daha çok şirket, daha çok kişi tarafından satın alınması değil midir? Borsa İstanbul AŞ'nin yıllardır derinliği neydi, siz bu düzenlemeyle bu ekonomide bu derinliği ne kadar artıracaksınız?
    Bir süre önce Varlık Fonundan Ataşehir'deki inşaat şirketlerine hak ediş ödemesi yapıldığını biliyoruz. Varlık Fonu geldi, sıkıştı sıkıştı, kendisi kaynak yaratacağı yerde Ziraat Bankası kaynaklarını almak üzere bir yasa değişikliği yaptı. Ziraat Bankası kaynaklarına başvuracak. Ziraat Bankasının sahibi kim? Varlık Fonu. Varlık Fonunun başında kim var? Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı ve Başkan Vekili Hazine ve Maliye Bakanı.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Aslında Varlık Fonuna duyulan ihtiyacın gerçek nedeni şudur: Genel bütçe dışında merkezî yönetim bütçesi dışında çok daha serbest hareket edilebilecek, paraların istenildiği gibi harcanabileceği bir başka alan yaratmak. Bu madde de ona hizmet ediyor. Türk Ticaret Kanunu'nun 202'nci maddesi, uygulanmaz diyor. Konu çok önemli, 202'nci maddenin ilgili fıkrasını sizin bilginize sunmak istiyorum. Bakın, 202'nci madde şöyle diyor: Başlığı, "Hâkimiyetin hukuka aykırı kullanılması" 1'inci fıkra: "Hâkim şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz. Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez;" Çok güzel bir madde. Varlık fonu bunu uygulamayacak, buna tabi değil. Hâkimi olduğu şirketlere her türlü hukuka aykırı işlemi yaptırabilecek, bunun için yetki istiyorsunuz. Bu düzenlemenin içinde bulunduğumuz Covid süreciyle hiçbir ilgisi yoktur. Kabul edilmiş, görüşülüyor burada, bir mutabakat sağlanmış ama kesinlikle burada olmaması gereken bir maddedir.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Denetiminin mümkün olmadığı, denetçilerin, bağımsız denetim kuruluşlarının verdiği rapor üzerine, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından...
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - ...belirlendiği bir kurumun bu kadar büyük bir yetkiye sahip olması asla düşünülemez.
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Değerli milletvekilleri "Hoş geldin Fiyat Kontrol Komitesi.". 1970'li yıllarda 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'una göre, Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla Fiyat Kontrol Komitesi kurulmuştu. O karara göre, özel sektör herhangi bir ürünü üretip piyasaya süreceği zaman onun fiyatını belirleme konusunda Fiyat Kontrol Komitesinden izin alacaktı. "Ben şu fiyattan satmak istiyorum." diye başvuru yapardı üretici, imalatçı, Fiyat Kontrol Komitesi "Hayır, o fiyat yüksek, şu fiyattan satacaksın." diye bir fiyat belirlerdi ve o fiyatı o firma uygulamazdı muhtemelen, ürün piyasadan çekilirdi ve bunun sonucunda, o zaman yapılan yerel seçimde de iktidar el değiştirmişti. Piyasaya ekonomisini benimseyeceksiniz; öte taraftan da, bir komite kurmak suretiyle özel sektörün, piyasa ekonomisinin ürettiği ürünlere koyacağı fiyatı siz belirleyeceksiniz; bu, odur sevgili arkadaşlar. Bunun sonu karaborsadır, bunun sonu üretimin durmasıdır, bunun sonu piyasa ekonomisinin iflas etmesi; kurallı ekonomiye değil, otoriter ekonomiye geçmektir. Bunun ekonomiye zararı çok fazla olacaktır, olağanüstü fazla olacaktır. Piyasa ekonomisini terk eden bir Türkiye Cumhuriyeti. Fiyatları merkezî yönetim belirleyecek; buzdolabının fiyatını, zeytinyağının fiyatını, ayçiçeğinin fiyatını, makarnanın fiyatını merkezî yönetim belirleyecek. Aslında, bunu dedikten sonra maddenin içeriğiyle ilgili herhangi bir değerlendirmeyi de yapmamak lazım ama keyfîlik, bunu hazırlayanların yani bu kurumu kurmak isteyenlerin o kadar içselleştirmiş olduğu bir kavram ki "İstediğimize istediğimiz cezayı kesebilelim." diye yetki alıyorlar. Bunlar, limitler idari para cezalarında olsun, diğer cezalarda olsun kanunla belirlenir. Açın Bankacılık Kanunu'na bakın, diğer kanunlara bakın, alt ve üst sınırları belirlenmek suretiyle hangi fiil için ne kadar para cezası uygulanacağı orada belirtilir. Keyfî olarak "İstediğime istediğim cezayı keseceğim." diyorsunuz.
    Bir de, Komisyon üyesi değilim ama İç Tüzük'ün 35'inci maddesi der ki: "Komisyonlar kendilerine havale edilen işler dışında başka bir işle uğraşamaz, kanun teklif edemez." Bu Komisyonun görüşmekte olduğu bu teklifin kapsamında yer alan bir kanunda değişiklik yapmıyor, başka bir kanunu getiriyor. Bilemem tabii, Komisyonu oluşturan grupların mutabakatı vardır, yoktur bilemem ama İç Tüzük'ün o maddesine aykırı olduğunu da ifade etmek isterim.
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Şimdi, sevgili arkadaşlar, stokçuluğu önlemenin yolu böyle bir kanun çıkarmak değildir; stokçuluk üretim artışıyla önlenir, üretim yoksa, ithalat yoksa doğal olarak stokçuluk başlar. Stokçuluğun çözümünü polisiye tedbirlerde arıyorsanız çok yakında yere çakılacaksınız demektir.
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Değerli arkadaşlar, daha önce çok kısaca ifade etmiştim, o görüşümü biraz daha açmak istiyorum: Bu madde, ücretsiz izne çıkarmak gibi bir hakkı işverene veriyor. İş Kanunu'nda böyle bir hak yok. İş Kanunu işçi ve işverenin haklarını karşılıklı bir denge içinde düzenleyen bir kanundur ve temel ihdas amacı da aslında işçiyi biraz daha, işverene karşı korumaktır. Ücretsiz izne çıkarma uygulamasında herhangi bir ön şart tanımlanmıyor burada. Ayrıca, sadece İş Kanunu kapsamında değil, Basın İş Kanunu'na göre, Deniz İş Kanunu'na göre ve Borçlar Kanunu'na göre belirli süreli çalışanlar da bu kapsama dâhil edilmiştir. Kapsam oldukça geniştir. İşçi yerine, işverene böyle bir hak getirilmesi yani daha doğrusu, işçiyi koruma dışında, işverene işçiyi ücretsiz izne çıkarma hakkı getirilmiş olması, bunun tek taraflı olarak işveren tarafından kullanılabilmesi sonucunu yaratır. İşveren hiçbir şarta bağlı olmaksızın çalışanına, işçisine ücretsiz izne çıkarma işlemi yapabilecektir. Bunun anlamı kıdem tazminatından ve diğer haklardan işçinin yoksun olmasıdır. Yani bunun karşılığında "Günlük 39 lira 24 kuruş bir ödeme yapıyoruz, aylık 1.177 lira ödeme yapıyoruz." gibi bir gerekçe asla makul gözükmüyor. Bir kere, bu müessese olmamalı, bu kaldırılmalı; bunun yerine, kriz dönemiyle sınırlı olmak üzere -üç ay olabilir, altı ay olabilir, her neyse- İşsizlik Fonu'ndan işçiye ödenmek üzere, işverene bir yardım yapılması gerekir. Doğru olan budur.
    Bu rakam, 39 lira 24 kuruş neye göre belirlenmiştir? Yani "40 lira." diyememiş arkadaşlar, "Günlük 76 kuruş daha verelim de şu -yuvarlak- 40 lira olsun." bile diyememişler. Tabii, 40 lira olmasını savunmuyorum. Bu rakamı işçiye teklif etmek ayıptır, ayıptır. Asgari ücretin ne kadar olduğunu biliyoruz, asgari ücret altında bir rakamı işçiye teklif etmek ayıptır. İşsizlik Fonu'nda 131 milyar liralık bir varlık var. Evet, hazıra dağ dayanmaz, bunu bir anda harcayalım, kullanalım demiyorum ama hesabı kitabı yapılır; herhâlde, işçinin hayatını idame ettirecek şekilde bir ücret seviyesini buradan ödeyebiliriz diye düşünüyorum.
    Teşekkür ederim.
 
15.04.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
 
Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL
 
Tutanak Metni:
 
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Aslında söz talebim biraz önce kabul edilen önergeyle ilgili, o da madde ihdasıydı ancak önergeyi çok süratle okudunuz, oyladınız; o esnada önerge elimizde yoktu. Önerge daha sonra geldi elime. Şu soruyu sormak istiyorum, Sayın Cemal Öztürk imzalı önerge, önerge metni çok kısa, aynen okuyorum: "...99 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesine "başvurular" ibaresinden sonra gelmek üzere "uygunluk tespitleri hariç olmak üzere " ibaresi eklenmiştir."
    Geçici 23'üncü madde coronavirüs sürecinde, 25 Mart 2020 tarihinde kabul edilen 7226 sayılı Kanun'la 4447 sayılı Kanun'a eklendi. Buna göre, yapılan başvuruların başvuru tarihinden itibaren altmış gün içerisinde sonuçlandırılması gerekiyor. Bu önergeyle uygunluk tespitlerinin altmış gün içinde sonuçlandırılması gerekmiyor. O, kabul edilmiş oldu. Buna neden ihtiyaç duyuldu acaba?
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Şimdi, şöyle: Biz daha önce grup sözcüleriyle bir araya geldik ve aslında önerge bu şekilde değildi, daha farklı ifadeler de vardı, onların çıkartılması da istendi. Buradaki amaç şu: Altmış gün içerisinde özellikle bu kısa çalışma ödeneğiyle ilgili işlemlerin tamamının bitirileceği düşünülmüş idi başlangıçta, bir önceki yasada. Ancak, şu anda 200 binin üzerinde bir başvuru var, 2 milyonun üzerinde kişiyi ilgilendiren bir konu. Şu anda ilk ödemeleri evrak üzerinden yapıyorlar yani herhangi bir şekilde işletmeye gitmiyorlar. Dolayısıyla yeterli miktarda müfettişleri, bin civarında müfettişleri var. Bu kısa süre içerisinde bunun tamamlanması mümkün değil, o nedenle böyle bir düzenleme yapma gereği hissedildi, duyuldu daha doğrusu.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ödemenin yapılması için uygunluk tespitinin yapılması beklenmeyecek o zaman.
    BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Hayır. Şimdi, tabii, altmış gün içerisinde bu ödemeler yapılacak, daha sonra da gerekirse bunların bir denetimi, uygunluk tespiti için işyerine gitme söz konusu olacak. Yani bu mağduriyeti yaşamasınlar diye.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Anlaşıldı, teşekkür ederim.