TUTANAK HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI 16.07.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL Tutanak Metni:
Sayın milletvekilleri, bürokrasinin, kurumların çok değerli temsilcileri; Türkiye bir ekonomik kriz yaşıyordu, ekonomik kriz süreci içerisindeyken coronavirüs kaynaklı yeni bir ekonomik krize girdi. Elbette, coronavirüs nedeniyle pandemi sürecinde, bütün dünya ekonomisi, bütün dünya ülkelerinin ekonomileri krize girmiş durumda. Gelişmiş ülkeler bu konuda hem para politikası araçlarını, hem maliye politikası araçlarını kullandılar. Türkiye de her iki politika aracını kullandı ancak Türkiye ile diğer ülkeleri kıyasladığımızda, Türkiye'nin maliye politikası araçlarını kullanmakta oldukça çekingen davrandığını görüyoruz, daha çok para politikası araçlarını kullandı. Merkez Bankası, bütün dünya merkez bankalarının yaptığı gibi faizleri indirdi. Politika faizinin inmesine paralel olarak, piyasada, mevduat ve kredi faizleri aşağı indi. Şu anda negatif faiz söz konusu. Bir kredi genişlemesiyle ekonomiye kaynak aktarmak ve buradan, ekonomide bir ivme yaratılmak isteniyor. Bu da kendisini, kişilerin, hane halkının ve işletmelerin borçlanması şeklinde gösteriyor. Nitekim, son açıklanan paket içerisinde tatil kredisi, otomobil kredisi, ev kredisi, ihtiyaç kredisi gibi unsurların yer alması bunu gösteriyor.
Konut sektöründe açılan krediler nedeniyle, konutta olağanüstü bir patlama, talep var. Bunlar şüphesiz ki olumlu gelişmeler ancak maliye politikasının yani bütçeden yapılacak harcamaların da en az kredi politikası kadar etkin bir şeklide devreye sokulması gerekirdi, bunu göremiyoruz. Şimdi, birçok destek paketi açıklandı ama esnafa gidip sorduğunuzda ben, esnafa bu destek paketlerinden tek kuruş bile düşmediğini görüyorum. Geçenlerde, Beyoğlu Büyük Parmakkapı Sokak'a gittim. Oradaki esnafla oturduk, sağ olsunlar güzel karşıladılar; sohbet ettik, bu açıklanan paketlerden o sokaktaki esnafın payına düşen bir kuruş bile yok.
Şimdi, esnafa kira yardımı yapılması gerekir. Nereden yapacaksınız bunu? Bütçeden yapmanız lazım. Bütçeden yok, kredi al deniliyor. Kredi garanti fonuna başvurma şartları zannedildiği kadar kolay değil. Hatta oradaki bir esnafın kredi alabilmesi için Genel Müdürünü aradım, elbette fon kaynağı temin ediyor. Kredileri bankalar veriyor ama bankalarda o krediyi çok kolayına vermiyor.
Efendim, bütçe imkânsızlıkları ileri sürülecektir; her ülkenin bütçesi imkânsızlıklar içerisindedir. Türkiye gibi diğer ülkelerin bütçelerinde kaynak yoktur, kimse böyle bir kriz sürecini öngörüp de kenara bir para ayırmış değildir. Ama ülkeler, maliye politikaları çerçevesinde bütçeden gerekli harcamaları, kaynakları da yaptılar.
Sayın Öztürk öğleden önceki oturumda bir cümle söyledi, "Türkiye'de istihdam azaldı." dedi, bütün dünyada azaldığı gibi. Evet doğru, Türkiye'deki istihdam rakamlarına bakıyorum ben şimdi, 2019 Aralık ayında 27 milyon 600 bin kişi varken, istihdam edilen kişi sayısını söylüyorum, 2020 Nisanında bu rakam 25 milyon 600 bine düşmüş, doğal. 2 milyon kişi azalmış ama TÜİK bir mucize gösteriyor "İşsizlik azaldı." diyor, bu süreçte. İstihdam azalırken işsizliğin azaldığı tek ülkeyiz. İşsizlik oranı, 2019 Aralık ayında yüzde 13,7 iken 2020 Nisanında yüzde 12,8'e iniyor. Ama gerçek işsizlik dediğimiz rakam, elbette TÜİK'in dediği gibi değil, bunu da TÜİK'in rakamlarından hesaplıyoruz. İş aramaya, çalışmaya hazır olanlar, mevsimlik çalışanlar, eksik istihdam, bütün bunları kattığımızda işsiz insan sayısının, işsiz kişi sayısının 10 milyon 202 bin olduğunu görüyoruz. Bu rakam da yüzde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - On dakika mı verdiniz Sayın Başkanım?
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Hayır beş dakika.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Tümü üzerinde değil mi bu?
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Komisyon üyelerimiz tümü üzerinde konuşuyor ama kısıtlama yapmıyorum ne zaman bitirirseniz, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.
İşsizlik oranı yüzde 24,6'ya geliyor, yani Türkiye'de her 4 kişiden 1'i işsiz şu anda.
Bu pakete baktığımızda, paketin bu çerçevede getirdiği teşviklerin son derece yetersiz olduğunu görüyorum. Esnafa yönelik herhangi bir teşvikin pakette olmadığını görüyorum. Var olan teşviklerden bir kısmına ilişkin süre uzatımı getiriliyor. İşsizlik Fonu'ndan yapılması planlanan ödeme, istihdamı rahatlatacaktır. Zorlayıcı sebebe bağlı olarak özel sektör iş yerlerindeki kısa çalışma ödeneğinden yararlananlar ile nakdî ücret desteğinden yararlananların çalıştıkları iş yerinde normal çalışma sürelerine dönülmesi hâlinde 31 Aralık 2020 tarihine kadar işçi ve işveren sigorta primlerinin İşsizlik Fon'undan karşılanması şüphesiz ki istihdamı rahatlatacaktır; bu önemli bir gelişme. Ancak doğru olan bu desteğin bütçeden verilmesi arkadaşlar. İşsizlik Fonu her sıkıştığımızda başvuracağımız bir fon olmamalı. Müteahhitler sıkıştı, para ödeyeceğiz, İşsizlik Fonu'na başvuralım; kamu bankalarının sermayeleri azaldı, eridi, oralara destek verelim. Sürekli olarak İşsizlik Fonu'na başvuruyoruz, bunu bütçeden karşılamak daha doğru olur.
Şunları da söyleyerek konuşmamı tamamlamak istiyorum: Türkiye'de gerçekten istihdam üzerindeki vergi yükümlülüğünü azaltıp istihdamı arttırmak istiyorsak orta vadeli bir programa ihtiyaç var. İstihdam üzerindeki vergi yükü açısından OECD ülkeleri içerisinde Türkiye, en ağır vergi yüküne sahip ülkelerden birisidir; 7'nci sıradaydı. Ama toplanan prim hasılatına bakıyoruz, sosyal güvenlik prim gelirlerinin -işçi, işveren hepsi dâhil- gayrîsafi yurt içi hasılaya oranının Türkiye'de yüzde 7,2 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Oysa, Türkiye'ye benzer prim oranlarına sahip ülkelerde toplam sigorta prim hasılatının millî gelire oranının yüzde 12'ler seviyesinde olduğunu görüyoruz. Yani Türkiye, çok dar bir tabandan çok yüksek prim oranlarıyla vergi toplayarak, prim toplayarak sosyal güvenlik sistemini ayakta tutmaya çalışıyor, bu doğru değil. Bu kayıt dışılığı da teşvik eden bir uygulamadır. Kayıt dışılığın nedeni kayıtlı olmanın maliyetinin yüksekliğidir ve kayıt dışılık bizim verimliliğimizin önündeki en önemli engeldir. İşletmeler ayakta kaldıklarını zannederler ama asla büyüyemezler. Ölçek ekonomisinin avantajlarından asla yararlanamazlar. Bunu ifade etmek isterim.
Son cümlem de şu olacak: Sektörler itibarıyla bu kısa çalışma ödeneğiyle ilişkili olarak getirilmek istenen uygulama doğru değil. Eğer bunun makul sebepleri varsa bunu yasa teklifine çok açık, ayrıntılı bir şekilde yazmak lazım. Hangi nedenle ihtiyaç duyuldu, hangi sektörler? Yani çalışan bir insanın yaşam şartlarına bakmak lazım. Hangi parayla, nasıl geçinecek bu arkadaş? Biri sanayi işçisi olabilir, biri hizmet sektöründe işçi olabilir ama ikisi de aynı gıdayla beslenecektir. "Diğer iş daha hafif, öbürü daha ağır; öbürüne bu desteği verelim, diğerine vermeyelim." gerekçe bu mudur bilemiyorum tabii ama bunu açıklığa kavuşturmak lazım. Eğer zorunlu ise bu şartları yasa teklifine yazmak gerekir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.