Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi

TUTANAK HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
     Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, bürokrasinin çok değerli temsilcileri; ekonomiyle ilgili çok kısa bir iki değerlendirme yaptıktan sonra teklifin esasına ilişkin görüşlerimi açıklamak istiyorum.
    "Çin modeli" deniliyor, Çin'le ilgili birkaç rakam vermek istiyorum: 2002 yılında yani AK PARTİ'nin iktidar olduğu yılda Türkiye'de kişi başına gelir 3.668 dolar seviyesindeyken Çin'in kişi başına geliri 1.149 dolardı, şu anda 2020 yılı rakamına göre Türkiye'de kişi başı gelir 8.597 dolar, Çin'de 10.500 dolar. Dolar bu hızla devam ederse önümüzdeki yıl bizim kişi başına gelirimiz 6.500 dolar olur, 6 bin dolar olur, onun altına inebilir. Nerede, hangi rakamda kişi başı gelir teşekkül edecek onu bilmiyoruz. Türkiye'nin önüne konulmak istenen bu model, model değil. Aslında Erdoğan doğru bir şey söyledi belki, "Çin böyle kalkınmış." dedi. Doğru bir şey söylemiş derken; Çin böyle kalkınmış yani biz Çin'in bu seviyesine gelmek için Çin'in yirmi, otuz yıl önce başladığı seviyeden başlayacağız anlamına gelen bir cümleydi bu. Şu anda Pekin'de asgari ücretin tutarı dolar cinsinden 371 dolar, Şangay'da 414 dolar. Sayın Erdoğan Perşembe günü asgari ücreti açıkladığında millî gelir dolar cinsinden 274 dolardı; Cuma günü bütçe konuşması yapacaktım, öğlen saatlerinde o saatteki kurdan hesapladığımda 260 dolar çıkmıştı; Genel Kurul kürsüsüne çıkmadan önce hesap yaptım, 250 dolardı; bir saat kadar önce Komisyonda hesapladım, 243 dolara inmişti; biraz önceki hesabımda 239 dolara inmişti. Artık nereye gider sizler tahmin edeceksiniz. "Efendim, dolar cinsinden hesaplamayın, olur mu, satın alma gücüne bakın." denilebilir. Ocak ayında 2.825 liralık asgari ücretle 1.883 ekmek alınırken bugünkü asgari ücretle 1.700 ekmek alınıyor, 183 ekmek asgari ücretlinin elinden alınmıştır.
    Değerli arkadaşlar, şimdi, teklifle ilgili, özellikle asgari ücretle ilgili şu değerlendirmeyi yapmak istiyorum: Birincisi, Sayın Erdoğan dedi ki: "Asgari ücrette vergiyi kaldırıyoruz." Bakan da şunu söyledi: "Tüm işçilerin ücret gelirlerinin, asgari ücrete kadar olan kısmından gelir ve damga vergileri kaldırıldı." dedi yani Cumhurbaşkanı kaldırıyoruz, kaldıracağız anlamında bir değerlendirme yaptı; Bakan "Kaldırıldı" dedi. Şimdi, bizim, ister parlamenter sistem olsun, ister başkanlık sistemi olsun, başkanlık sisteminde bu söyleyeceğim çok daha kesindir. Türk usulü başkanlık sistemi de olsa yetki kimindir? Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Yani, bir Bakan "Ücret gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmından gelir ve damga vergileri kaldırıldı." açıklamasını yapabilir mi? Bir önerim var: Anlaşılıyor ki bu model benimsenmemiş yani kimsenin kafasında yer etmemiş. Bakan zannediyor ki biz ne dersek kanun yani öyle zannediyor. Bakanları bence atamadan önce Anayasa hukuku konusunda bir eğitim almak lazım. Bu anayasal sistemde bakanlar Cumhurbaşkanına yardımcı pozisyondadır, herhangi bir yetkileri yoktur. Bir şey, siyasi bir açıklama yapacaksa bunu Cumhurbaşkanı yapabilir, kanun çıkarmaktan Meclisin işidir. Şimdi, Bakan mahcup oldu. Neden mahcup oldu? Arkadaşlar, kamu yönetiminde eğer istişareyi, danışmayı kaldırırsanız bu sonuçlar çıkar. Şimdi, herkes konuşuyor, asgari ücretten vergi kalkacak. Kalkması lazım, evet savunuyoruz. Tüm ücret gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmından gelir vergisinin alınmaması gerekir, vergide adalet ilkesi bunu gerektirir. Bu düzenleme bu şekliyle Anayasa'nın 73'üncü maddesine ve adalet ilkesine aykırıdır arkadaşlar. Bir dava hâlinde bunun iptal edilme olasılığı yüksektir...
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Hamzaçebi, son bir iki cümle alalım. Maddeler üzerine geçtiğimizde tekrar bir daha...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben biliyorum kuralınızı...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Herkese aynı uygulamak zorundayım, anlayışınıza sığınıyorum.
    Buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZÇEBİ (İstanbul) - Bir şey soracağım, sakın yanlış anlamayın. Yani, eskiden bu tümü üzerindeki konuşmalarda -Bütçe Kanunu hariç- Komisyon üyesi olmayan milletvekilleri de on dakika konuşuyordu diye biliyorum. Bu değişti mi acaba arkadaşlar? Yani, daha işin esasına girmeden...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teknik arkadaşlar "Öyle bir uygulamamız olmadı." diyorlar.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ben öyle hatırlıyorum ama neyse.
    VELİ AĞBABA (Malatya) - Ben şahidim; oldu.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - İzninizle, en azından bu saat uygulaması yoktu; belki başkanlar böyle bir toleransı gösteriyordu. Yani, ben hiç böyle bir saatle sınırlı olduğunu hatırlamıyorum.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - ¬Kısaca toparlarsanız sevinirim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Neyse çok kısaca toparlayacağız. Bana mahsus değil tabii, herkese aynı uygulamayı yaptığınız için bana özel bir şey yapın da demiyorum.
    Şimdi, hesaplar yapıldı, muhtemelen böyle düşünüldü, sonra Gelir İdaresiyle konuşuldu. Gelir İdaresi "Bu iş böyle olmaz, böyle yaparsanız vergi gelirlerimiz şu kadar azacak." dedi ve siz mecbur kaldınız, asgari ücreti, sadece asgari ücret tutarını vergi dışı bırakarak o adaletsiz tabloyu yarattınız ama arkadaşlar, bunun yaratacağı başka sakıncalar var, onları hesap etmiş değilsiniz.
    Bakın, bir rakam vereceğim, arkadaşlar bu rakamların benzerlerini verdiler. Şu anda asgari ücretli yönünden 5.400 lira brüt asgari ücret ile -işverene maliyetini söylemiyorum- 5.439 liralık brüt ücretin hiçbir farkı yok. İkisinin de neti 4.253 lira ama birinde işverene maliyet 5.879 lira, birinde 6.392 lira. Devam ediyorum, arkadaşların söylemediği ihtimali...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Toparlayabilirsek çok sevinirim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hemen şu örneği verip bitiriyorum Sayın Başkan.
    Brüt ücreti 5.783 lira olan bir ücretlinin geliri yüzde 20 vergi dilimine girdiği anda onun işverene maliyeti 6.795 lira oluyor. Bakın, 4.253 Türk liralık asgari ücretin işverene maliyeti 5.879 lira, brütü 6.795 lira olan bir ücretin işçinin eline geçeni de 4.253 lira. Böylesi çarpık bir sonuç doğuyor.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim.

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir Grup Başkan Vekili gelip burada "Böyle bir önergemiz olacak." diyemez, önerge sahibi Komisyon üyesidir, o önergeyi Komisyon üyesi açıklar Sayın Başkan. Hangi sıfatla açıklıyor?
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Grup Başkan Vekili... Olur mu öyle şey ya!
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır, ben ilk defa görüyorum.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir bilgilendirme yaptı.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bilgilendirme yapmadı Sayın Başkan. Bakın, gayet hassasım, ben Parlamento hukukunu bilirim. Sayın Elitaş'ın gelip burada Komisyona önerge empoze etmeye hakkı yoktur.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Empoze değil.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Önergeyi Komisyon üyeleri imzalar, Komisyon üyeleri verir.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Öyle olacak zaten.
    NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ben verdim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır, efendim, öyle bir hakkı yok.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şimdi, bakın, bu arada tartışmaların seyri açısından, daha verimli geçirilmesi açısından bir ön bilgilendirme yapıldı yoksa o süreç işleyecek zaten.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, bakın, bana ilave bir süre verip devamlı uyardınız "Bitirin." "Bitirin." diye. Sayın Elitaş'a neden bu uyarıyı yapmadınız?
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Elitaş bir bilgilendirme yaptı.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır efendim, böyle bir bilgilendirme hakkı yok.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - O da burada bütün arkadaşlarımızın değerlendirmelerini etkileyecek bir bilgilendirme. Ben de onu takdir ettim o şekilde yani bütün üyelerimizin daha sağlıklı bir değerlendirmesine baz teşkil edeceği için.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, bir saniye.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Kaldı ki sizin kadar söz kullandı, siz de sekiz dakika kullandınız.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye efendim.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Elitaş burada milletvekili olarak bulunuyor, Grup Başkan Vekili sıfatı Komisyonda geçerli değildir. Burada her grubun kendi sözcüsü vardır, Komisyon başkanı vardır.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamam, milletvekili olarak konuştu.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Elitaş'ın "Böyle bir önergemiz olacak." deme hakkı yoktur. Bu önergeyi Komisyon üyeleri verebilir.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Niye olmasın, hangi maddeye dayanarak bunu söylüyorsunuz? Niye grubuna ait milletvekillerinin... Öyle şey olur mu, Grup Başkan Vekili yani.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyon üyesi mi?
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz Grup Başkan Vekili olsanız partinizin Meclisteki çalışmalarıyla ilgili açıklama yapmayacak mısınız yani? Öyle şey olur mu.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Genel Kurulda olur.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Komisyon da aynı şekilde bir parçası bu sürecin.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir milletvekili olarak bilgi verebilir, o kadar.

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Şimdi, ben görüşümü tekrar edeceğim. Sayın Elitaş, Komisyon üyesi olmayan milletvekili olarak gelip burada söz isteyebilir, konuşma yapabilir, elbetteki milletvekili olarak doğal hakkıdır. Ama Sayın Elitaş'ın konuşma üslubu Komisyona bir şeyi empoze etme şeklindeydi yani "Bunu biz yapıyoruz, grup olarak karar verdik, biz yapıyoruz."
    MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Elitaş, siz de biliyorsunuz ki -yıllarca Komisyonda da görev yaptınız, beraber görev yaptık- elbette grup yönlendirir kendi arkadaşlarını, grup sözcünüze söylersiniz "Böyle bir önerge vereceğiz." Grup sözcünüz ve buradaki ilgili arkadaşlar da önergeyi imzalar, verirler, onlar savunur. Her şeyi hazırlayıp organize ettikten sonra Komisyon takdir ederse, daha doğrusu emir kipiyle konuşur gibi konuştuktan sonra "Böyle hazırladık, planladık, yaptık, ettik." Sonra "Komisyon takdir ederse." demeniz şık değil, doğru bir şey değil bu, bunu savunmayın. Yani bunu doğru bulan arkadaşlarımızın doğru bulmasına da şahsen üzülüyorum, böyle bir usul yok, böyle bir üslup yok.
    İkincisi, Sayın Başkan; burası teknik Komisyon. Ben teknik olarak bu Komisyonun çalışmalarına katkı vermek için geliyorum. Komisyon üyesi değilim ama önemli gördüğüm tekliflerde -ki çoğunlukla hepsi önemli oluyor- geliyorum, burada katkı vermeye çalışıyorum. Şimdi, beş dakika süre veriyorsunuz. Şimdi, bana ilave bir süre verdiniz ama sürekli ışığım yanıp sönüyor ve sürekli "Bitirin." şeklinde bir psikolojik baskı uyguladığınız için yani istediğim gibi konuşamadım. Baktım, Sayın Elitaş'a hemen kesintisiz ikinci bir üç dakikayı verdiniz, doğru bir şey yaptınız. Doğru, verin aslında ama ona gösterdiğiniz bu toleransı Komisyon üyesi olmayan diğer muhalefet milletvekillerine göstermezseniz tutumunuz tartışılır Sayın Başkan.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, teşekkür ediyoruz.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye bitmedi.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun ama bakın ben şu anda size ekstradan bir söz verdim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye, Sayın Başkan...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Usul hakkında üyelerimiz dışında hiç kimseye söz verme yetkim yok.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Usul değil.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle bir mevzuatımız da yok. Lütfen...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bakın, beni, Sayın Başkan...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama "Bir teknik soru soracağım." dediniz, ben de söz verdim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye, aynı şeye geliyoruz yine Sayın Başkan.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ya, usul hakkında sadece üyelerimiz konuşabiliyor...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Beni ilgilendiren bir konuda...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu benim belirlediğim bir konu değil.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, Komisyon üyesi olmayan bir kişiyi ilgilendiren bir konuda Komisyon üyesi olmayan kişi de konuşabilir. Şimdi, Sayın Elitaş bir daha söz istedi.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bizim İç Tüzük'ümüze göre, kurallarımıza göre usul hakkında sadece üyelerimize söz verebiliyoruz. Bu, benim belirlediğim bir kural değil, bu...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Komisyon Başkanı, lütfen, parlamento hukukunu tetkik edin, lütfen parlamento hukukunu tetkik edin, eğer Komisyon üyesini ilgilendiren bir husus tartışma mevzusu ise...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir sataşma varsa eyvallah, ona bir şey demiyoruz yani, öyle bir şey yok.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama bir dakika, Sayın Başkan, müsaade edin.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Zaten de söz verdim.
    Buyurun, buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama sürekli siz sözümü kesiyorsunuz.
    Şimdi, Sayın Elitaş...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Hamzaçebi, isterseniz hiç kimseye söz vermeyelim, sadece siz konuşun; böylece devam edelim. Yani bunu mu yapalım?
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, ayıp ediyorsunuz, yakışmıyor size.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun lütfen, buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sürekli konuşmamı kesiyorsunuz. Bakın, Sayın Elitaş ikinci kere söz istedi, verdiniz.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sürelere uyarsak böyle bir şey olmaz. Lütfen...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - İkinci kere hangi nedenle söz verdiniz?
    EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Başkan, on dakika oldu ya, yeter artık.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İzah edeyim, bana soruyor. Bir saniye, söyleyeyim ben.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye, efendim, verin, ben herkesin...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bütün grubu ilgilendiren...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Yılmaz, bir saniye, konuşayım efendim.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - ...bütün konuşmacıları ilgilendiren...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye, müsaade edin, bitireyim ama.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Soru sorduğunuz için ben cevap veriyorum ama.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama bir saniye, bitireyim efendim.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun bitirin, buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Elitaş'a ikinci kere söz verdiniz. Söz verin, ben herkesin olabildiğince çok konuşmasından yanayım. Ama Elitaş'a ikinci kez, tereddütsüz hemen beş dakika... Saati aştınız burada. Aynı şeyi bana verdiniz ve bana hemen yine müdahale etmeye başladınız.
    Son sözlerim şunlar: Bakın, bu teklif 13 madde; eğer siz beş dakika, beş dakika gidecekseniz, benim konuşmayı düşünmediğim maddeler de var, hepsinde beni konuşmaya mecbur edeceksiniz.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hakkınızdır, konuşursunuz.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bunlara gerek var mı?
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yani konuşmak isterseniz hakkınızdır.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bunlara gerek var mı? Yani ilgi duyduğum maddede, teknik katkı koyacağım maddede beş dakikayı biraz aşarak konuşsam bunda ne mahsur var, ne mahsur var Sayın Yılmaz?
    Teşekkür ederim.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bakın, Sayın Hamzaçebi, o tür şeyleri zaten bir anlayış içinde yürütüyoruz yani burada arkadaşlarımız da şahit.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Değil, yürümüyor.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama yoğun bir gündemimiz var...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Orayla buraya farklı muamele yapıyorsunuz.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hiç öyle bir şey yok.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bakanlık yapmış bir kişisiniz...
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hayır, hayır, bakın bunu izah edeyim...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - ...sizi severim sayarım ama size ben bunları, bu davranışı uygun bulmadım.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, bakın, aynı şeyi... Diyelim ki bu taraftan bir başka vekil arkadaşımız olsa onları da uyarıyorum. Burada, Sayın Mustafa Elitaş, bakın...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Grup Başkan Vekili olduğu için uyarmıyorsunuz.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, ondan değil, şundan dolayı yaptık: Sayın Mustafa Elitaş bütün grubu ilgilendiren, bundan sonraki konuşmaların seyrine etki edebilecek bir bilgilendirme yapmak için geldi. Bu bilgilendirmenin sağlıklı olması için de ben kendisine müsaade ettim. Olay bundan ibaret yani.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, parlamento hukuku kitaplarını biraz okumanızı tavsiye ediyorum.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yoksa bu tarafa farklı muamele, şuraya farklı muamele yapmadım, yapmam da.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Okumanızı tavsiye ediyorum.

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Değerli milletvekilleri, düzenlemeyi doğru buluyorum. Paris İklim Anlaşması'nın Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmesinden sonra artık yeşil enerji Türkiye'nin gündeminde çok daha fazla yer alacak ve bu enerjiye geçiş sürecinin de hızlandırılması gerekiyor. Belki şu an ölçekler, miktarlar çok küçük olabilir, ileride bunun çok fazla artabileceği kanaatindeyim. Özellikle büyük sitelerde bunun ulaşacağı boyut çok fazladır. Yalnız, Enerji Bakanlığı temsilcisiydi zannediyorum bilgi veren arkadaşımız, çok mütevazı rakamlar söyledi. Enerji Bakanlığı konuyla ilgili iyi bir çalışma yapmamış gibi görüyorum. Yani, "250'ye yakın konut daha istifade edecek." gibi bir şey söylediniz yanlış duymadıysam.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - 4 megavat gibi toplam...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, 660 tane, 1.600, 250 yani bunlar çok küçük, sembolik rakamlar yani bu bir şey değil ki. Ya, projeksiyon nedir, hedef nedir? Türkiye'de kaç konutta bunun kullanılması hedefleniyor, kaç apartmanda kullanılması hedefleniyor? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bu projeyi tüm Türkiye'de yaygınlaştırmak için bir programı var mıdır, bir çalışması olacak mıdır, ne planlanıyor? Hedef bu yolla hangi miktarda, hangi megavat, hangi güçte elektrik enerjisinin elde edilmesidir? Bir de şunu sormak istiyorum: Varsayalım ki, Türkiye'deki konutların yaklaşık 20 milyon bağımsız bölümü var diyebilirim kabaca, Türkiye'de 20 milyon bağımsız bölüm, bu sayı biraz az, biraz fazla olabilir; konut olabilir, iş yeri olabilir. Yasada zannediyorum "iş yeri" kavramı yok değil mi? İş yeri neden yok yani o kapsama alınması düşünülemez mi? Yani, bir binada, daha doğrusu bir apartmanda giriş katında iş yeri olup, üst katlarında konut olduğu zaman o iş yeriyle ilgili durum, vergi problemi, esnaf muaflığı sorunu nasıl çözülecektir? Varsayalım ki, 20 milyon bağımsız bölümün 15 milyonunda böyle bir model uygulamaya geçti, herkes çatıya bu sistemleri kurdu ve elektrik üretiyor. Bunun toplam elektrik enerjisi üretimindeki payı ne olur? Ortalama bir güçle bu bulunabilir zannediyorum. Nehir tipi HES'lerden elde edilen enerjiyle kıyaslarsanız durum nedir? Hangisinin rakamı nedir?

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ücret gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmının gelir vergisinden istisna edilmesi doğru ve adaletli bir düzenlemedir. Uygun olanı budur, gecikerek de olsa yapılmış olması olumlu olmuştur. Ancak bu asgari ücrette meydana gelen artış, çok kısa zaman içerisinde buharlaşacaktır yani ocak, şubat ayına bile kalmayacaktır, bunu ifade edeyim. Asgari ücret artışı Ocak 2021 asgari ücretine kıyasla yüzde 50'lik bir artışı ifade etmektedir. Bağımsız akademisyenlerin yapmış olduğu enflasyon hesabına göre de Türkiye'de yıllık enflasyon şu an yüzde 50'nin üzerindedir, 58'lerdedir. ÜFE'ye baktığımızda, ÜFE'deki oran yüzde 52'dir. ÜFE ile yüzde 21-31'lik TÜFE arasında bu kadar büyük fark olması, makasın bu kadar açılmış olması imkânsızdır. Yani üreticilerin, sanayicilerin stoa çalışma uğruna bu kadar büyük bir maliyeti işletme bünyelerinde sırtlarında taşımaları imkânsız bir şeydir. Bu, şunu gösteriyor: TÜFE baskılanmaktadır. TÜFE ile ÜFE arasında bu kadar büyük bir uçurumu ben hatırlamıyorum.
    Şimdi "Çin modeli" diye bir şey söyleniyor, biraz önce başlangıçta yaptığım konuşmada birkaç rakam vermiştim, bunu biraz daha açmak istiyorum: Çin modeli bir deli gömleğidir. Şu an Türkiye'ye "Çin modeli" adı altında giydirilmek istenen gömlek bir deli gömleğidir. Erdoğan'ın bazı danışmanlarının makalelerini, bilgi notlarını, birtakım grafiklerle süslü sunumlarını görüyorum sosyal medyada, internette bunlar dolaşıyorlar. Hayalî birtakım şeyler kurmuşlar, Friedrich Hayek'in iktisadi görüşlerine gidip onun faiz hakkındaki görüşlerinden hareketle bir şeyler söylüyorlar. Friedrich Hayek çok değerli, büyük bir insandır, bir filozoftur ama örneğin Friedrich Hayek Merkez Bankalarının kaldırılması gerektiğini de söyler. Böyle uçuk uçuk projeler sunuluyor. Bir dönem Gırgır dergisi vardı Türkiye'de, orada İrfan Sayar'ın yarattığı bir karakter vardı, Profesör Zihni Sinir. Gırgır dergisini okuyanlar bilir, Z kuşağı bilmez ama onlara hatırlatmakta yarar var. İlginç projeleri vardı, bizi gülümsetirdi. Böyle, işte, vanalar, ne bileyim birtakım kablolar, mesela düğmeler, elektrik düğmeleri vesaire. Örneğin çayın demini bütün bardaklarda aynı oranda ayarlayan demlik projesi, gülümsetirdi bizi. Yani bu Zihni Sinir projeleri bunun yanında daha iyi duruyordu deneyim, bizi gülümsetiyordu, bunlar bizi ürkütüyor, gerçekten ürkütüyor. Çin'in bugünkü seviyesine gelmeyi hedefliyor Sayın Erdoğan "Çin böyle kalkınmış." diyor. yani Çin'in gelmiş olduğu bu seviyeye bizim gelmemiz için Çin gibi yapmalıyız. Ne yapılmalı o zaman? Emeği ucuzlatmalıyız, emek ucuz olmalı. Çin, düşük emek maliyetiyle rekabet gücü kazanmıştır, otoriter bir ekonomi anlayışı, yoksul işçiler, 50-100 dolara çalışan işçiler, ekolojik kaygı yok, adil gelir dağılımı diye bir şey yok, böyle bir piyasa. Ama Çin'e bakıyoruz bugün, Çin'in kişi başına geliri şu an Türkiye'den yukarıda, 10 bin doları geçmiş durumda. Çin'in enflasyonu yüzde 3'lerde, Çin'in faiz oranı yüzde 3,5, Çin böyle bir ekonomi. On dokuz yıllık AK PARTİ iktidarının sonunda "Biz, Çin gibi yapacağız." demek gerçekten Türkiye'ye bir deli gömleği giydirmeye çalışmaktan başka bir şey değildir, ben inanamıyorum.
    Şimdi, faiz ve mevduat faizi, Merkez Bankasının faizi, hazinenin borçlanma faizi, bunları konuştuk. Merkez Bankasının politika faizi yüzde 14, yüzde 15'ken hazinenin borçlanma faizi yüzde 22,70. Yani Merkez Bankasından yüzde 15'le parayı al, şimdi yüzde 14'le alınacak, götür yüzde 22,70'le hazineye ver. Vatandaşın bankalar tarafından yüzde 14,5'le toplanan mevduatını bankalar yüzde 22,70'le hazineye kredi olarak veriyor. Hazine fonluyor, Merkez Bankası bankaları fonluyor.
    Şimdi, piyasaya verilen krediler nereye gidiyor biliyor musunuz? Dolara gidiyor, arkadaşlar.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Aynen 128 milyar dolar skandalını, o olayı, o süreci tekrar yaşayacağız. O zaman hatırlayın, 2019-2020 yılında Merkez Bankası ve kamu bankaları eliyle piyasaya 128 milyar dolar sürüldü. Amaç, dolardaki yükselişi durdurmaktı. Sonuçta kur 5 lira 49 kuruştu, 2019 yılı başında, o düşük faizi uygulayan Merkez Bankası Başkanı görevden alındığında dolar kuru 8 lira 53 kuruşa çıkmıştı. Hem 128 milyar doları satıp dolar kurunu baskılamak istiyorsunuz hem de dolar kurunu yüzde 56 oranında yükseltiyorsunuz Türk lirası karşısında. Bu, tarihî bir başarısızlık, bundan ders alınmadı yani "dünyanın en pahalı ekonomi dersi" diyeceğim ama bundan ders alınmış değil.
    Şimdi, aynı senaryo tekrar uygulamaya konuluyor, bugün bir fark var yalnız, Merkez Bankasının piyasaya müdahale edeceği parası da yok, rezervi de yok; o zaman da yoktu ama bankalardan "swap" yoluyla topladığı paraları piyasaya sürüyordu.
    Şimdi -piyasadan dolar- piyasaya yine kredi veriliyor, Erdoğan "Bu kredilerle yatırımın önü açılacak." demişti. İmkânsız bir şey, imkânsız. Bu krediler yine dolara gidiyor.
    Şimdi arada bir göstermelik Merkez Bankası müdahale etmek istiyor ama fazla ileri de gidemiyor çünkü rezervi yok. Rezervi olmayan bir Merkez Bankasının piyasaya müdahale etmesi düşünülemez. Sonuçta, emek Türkiye'de ucuzladı. O gün 274 dolar olan asgari ücret bugün...
    AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 236...
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - 236'nın altına indi galiba.
    AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Saat başı hesaplıyoruz.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Evet, sürekli değişiyor. 230 dolar seviyelerine indi.
    Bakın, ocak ayında bu rakam çok daha aşağı inecektir ve asgari ücretli ocak ayında gerçekten diyecek ki: "Bir dakika, ne oldu benim artışım? Ne oldu benim artışım?"
    Şimdi, buna karşı sesini yükselten iş dünyası, münasip bir dille, uygun bir dille "Ya, bu kriz suni bir krizdir, bunu siz yarattınız." diyor, "Siz yarattınız." diyor. "Bizimle uğraşmayın, biz size gösteririz cevabını..." İşte, Çin modeline doğru bir adım daha yaklaşmak demektir. Çin, otoriter rejimle o modeli yürütüyordu ama Çin'de bir şey aklı var en azından, kamu dengelerini, piyasa dengelerini bilen bir akıl var. Faiz ne demektir; bunu bilen bir akıl var. Merkez Bankası faizi nedir, enflasyon nedir, bunların arasındaki ilişki nedir; bunları bilen bir akıl var. Maalesef bu akıl yokluğu Türkiye'yi bu krize sürükledi.
    Değerli milletvekilleri, gelin, buradan dönün. Bakın, "Nasıl olsa bunu yukarıda Erdoğan düşünüyor, onun yakın çevresi düşünüyor." demeyin. Bu ekonomiyi bilen çok sayıda değerli milletvekili var AK PARTİ Grubu içerisinde. Susmak, sessiz kalmak bu sorumluluğa ortak olmaktır. Gidin, uyarın, bunun çıkışı yok arkadaşlar. Türkiye bir ekonomik felakete doğru gidiyor. Deniz suyu çekildi, gemi karaya oturmak üzere, kuma oturmak üzere.
    Değerli milletvekilleri, Türkiye hiperenflasyona doğru gidiyor, gidecektir, önleyemezsiniz bunu. Ücret artışları, yeni ücret artışlarını doğal olarak tetikleyecektir.
    Şimdi -diğer kesimler- kamuda ücret dengesi yeniden kurulacaktır. Tarım kesimi, toplumun bütün kesimleri, herkes doğal olarak gelirini arttırma, bu kurun yarattığı yeni dengeye uyum sağlama arayışına girecektir; bu da bütün dengelerin yeniden kurulmasını gerektirecektir. Bütün bunlara, "Ya, bana ne kur yükselirse yükselsin." deme imkânı yok, bunu yapmayın. 128 milyar dolar satıldı, kur 5 lira 43 kuruştan 8 lira 53 kuruşa çıktı. Doğru işler yapmaya çalışan bir iki isim vardı; birisi Merkez Bankası Başkanı Sayın Naci Ağbal'dı. 8 lira 53 kuruştan aldı kuru, 7 lira 22 kuruşa indirdi. Onun 7 lira 22 kuruşta bıraktığı kur bugün 18 liraya geldi, 18 liraya geldi. Değerli milletvekilleri, bu size bir şey ifade etmiyor mu? Faizi düşürünce Hazinenin borçlanma maliyeti azaldı mı, arttı mı? Arttı, bunu rakamlarla görüyorsunuz. Öyle olduğu hâlde bunda neden ısrar ediliyor? Verilen örneklerin tamamı yanlış, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nureddin Nebati'ye başarılar dilerim, ama bazı ülkeleri örnek veriyor. "Bakın, orada da enflasyonun altında politika faizleri var." diye örnekler veriyor. "Meksika." diyor. Meksika'da onun verdiği tarihte faiz oranı yüzde 4,75 ama o zaman, Meksika'nın enflasyonu 6,24'tü. Ocak 2021'de Merkez Bankası'nın faiz oranı yüzde 3,54; bakın, 3,54; enflasyon hedefiyse yüzde 3,6 ama baktılar ki enflasyon bir miktar yükselmiş, 6'lara gelmiş, faizi iki kademede artırdılar; önce 5'e çıkardılar, biraz önce rakama baktım, yüzde 6,24'e çıkarmış. Hindistan farklı değil, faiz oranı yüzde 4, enflasyon yüzde 4,91. Brezilya -rakamları güncelledim- faiz oranı yüzde 10,67; enflasyon 10,74. Endonezya'nın rakamları muhteşem yani enflasyon ve faiz rakamları muhteşem, bakın, Endonezya'nın enflasyon oranı yüzde 1,75; faiz oranı 3,5. Bu ülkelerin CDS primlerine, risk primlerine bakarsanız Meksika'nın 105, Brezilya'nın 218, Endonezya 78, Türkiye 522. Böyle bir ortamda, böyle bir süreçte Türkiye'nin faiz indirme lüksü var mıdır arkadaşlar size soruyorum? Yüksek faiz iyi bir şey değil ama siz yüksek faize ekonomi, dengeler kötüye giderse, enflasyon yükselmeye başlarsa başvurursunuz. Türkiye'de faiz yüzde 19'ken Hazine yüzde 17,67'yle borçlanıyordu, şimdi, faiz 15'e indiğinde 22,70'e fırladı borçlanma faizi. Bugün baktım, ikincil piyasada faizler yüzde 22'ye çıkmış. İlk borçlanmada, hazinenin borçlanmasında bu borçlanma faizi yükselecektir.
    Değerli milletvekilleri, bunun çıkışı yok. Ekonomiden gayet iyi anlayan demeyeyim, ekonomiyi bilen değerli arkadaşlarımız var Plan ve Bütçe Komisyonunda veya Plan Bütçe Komisyonu üyesi olmamakla birlikte AK PARTİ grubunda bu işi bilen, çok değerli arkadaşlar var. Bu model yani sunulan model gerçekten bir model değil. Biz eskiden Romanya ve Bulgaristan'dan kişi başına gelirde daha iyi durumdaydık, Romanyalı işçiler İstanbul'da çalışıyordu, İstanbul'a iş için geliyordu; şimdi Romanya ve Bulgaristan Türkiye'yi üç yıldır geçmiş durumda kişi başına gelirde. O rakamlara bir bakın, göreceksiniz. Avrupa'nın yani Doğu Avrupa ülkelerinden Avrupa Birliği'ne katılan ülkelerin bir kısmından durumumuz çok iyiydi. Şu an Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde en düşük asgari ücrete sahibiz ve Çin'deki asgari ücretten de Türkiye son derece düşük bir asgari ücrete sahiptir.
    Sözlerimi burada bitiyorum. Bunun sonucu nedir? Bu politikada ısrar edilirse, ekonomik bir felaket tablosuna doğru gidiyoruz. Dövizde sıkı kambiyo rejimi gelecektir, döviz alımına sınırlamalar getirilecektir, döviz transferine sınırlamalar getirilecekler. Bu tip konuşmaları Cumhurbaşkanı elbette yalanlayacaktır, ilgili Bakanlar yalanlayacaktır. "Evet, sınırlamayı düşünüyoruz." deme şansı yok ama ben 2001 krizi günlerini hatırlıyorum, Türkiye ekonomisi krize doğru gidiyordu, IMF'nin Avrupa Bölüm Başkanı da "Türkiye'de her şey çok iyi gidiyor." diyordu ama Türkiye ekonomisi krize gidiyordu. Yetkililer hiçbir zaman "Durum kötü." demezler, onu anlıyorum. "Durum iyidir, toparlayacağız." demelerini anlayışla karşılıyorum, makul karşılıyorum ama işler iyi değil.
    Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum.

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Sayın Dilbay'a çok kısa bir sorum var: Gelir vergisi tarifesi belirlenmiş olan yeniden değerleme oranında artacak, o dilimler yeniden değerleme oranında artacak. Sayın Cumhurbaşkanın bu konuda farklı bir oranla bu dilimleri değiştirme yetkisi var, yeniden değerleme oranı konusundaki yetkisinden kaynaklanan bir sonuç bu. Burada farklı bir düşünce var mı yeniden değerleme oranı dışında, gelir vergisi tarifesinde herhangi bir değişiklik düşünülmüyor o zaman değil mi, öyle mi anladım?
    GELİR İDARESİ BAŞKAN YARDIMCISI AYŞE DİLBAY- Efendim, şu ana kadar yıllar içerisindeki yayınlanmış tarifeye baktığımız zaman yeniden değerleme oranı dışında pek bir rakam yayınlanmadı, beklemiyoruz efendim.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Tamam, peki teşekkür ederim.

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Sayın Erdoğan'ın son açıklamasıyla bankalardaki bütün mevduat dolara endekslenmiş oldu. Bu, "yeni program" diye açıklanmış olan o uygulamaların tam tersi bir noktaya gitmesi olmuştur. Bir aylık vadeli mevduatın faizi, Merkez Bankası faizi yüzde 15'e indirmeden önce yüzde 17,57'ydi, Merkez Bankasının faiz indirimine paralel olarak 14,58'e inmişti, yaklaşık 3 puan inmişti. Şimdi, mevduat faizinde faiz dolaylı bir şekilde yükseltilmiş oldu. Zaten Hazinenin borçlanma faizi 5 puan yukarı çıkmıştı, şimdi bu uygulama ekonominin bütün alanlarında dolara endeksli bir uygulamanın yolunu açacaktır, buna hazırlıklı olalım.
    Maddeyle ilgili şunu söyleyeceğim: Katma Değer Vergisi Kanunu 13'üncü maddede düzenlenen bu istisnayla Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayii Müsteşarlığınca yürütülen bazı projeler kapsamında bu kurumlara yapılan teslim ve hizmetler ile bu teslim ve hizmetleri gerçekleştiren kişilere yapılan teslimler katma değer vergisinden istisna edilmiş oluyor, tam istisna yani ihracat istisnası gibi düşünmek lazım. Bu projeler KDV'den tamamen arındırılıyor, olabilir, tercih bu yönde yapılmış olabilir. Benim merak ettiğim konu şu: Hangi yeni projeler bu kapsama giriyor? Eski projeler zaten giriyor da yeni hangi proje ihaleleri bu kapsama giriyor? Bir de bu proje ihaleleri yapılırken bu projeler KDV'ye tabiydi. Şimdi, ihale şartlarından birini değiştirmiş oluyoruz, şartlardan biri değişiyor ve KDV'den istisna edilmiş oluyor. KDV'nin belli bir süre o firmalar tarafından üstlenilmiş olması, onlarda bir finansman maliyeti yaratıyordu. Bu maliyet finansmanından bu firmalar kurtuluyor, kendilerine bir avantaj sağlanmış oluyor, işin bu tarafı mutlaka düşünüldü, mutlaka düşünüldü. Evet, Gelir İdaresi teknik yönden bu düzenlemeyi yapar getirir, siyaset kurumu bunu istediği zaman, onlar düzenlemeyi yaparlar ama ihale şartları değiştirilmiş olmaktadır. Ben soruyorum: Hangi projeler bu kapsama giriyor?
    Teşekkür ederim.

0.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
    Bu aslında eskinin kötü bir hastalığıdır, 2000'li yılların öncesinden bu yana bu gelir fakat 5018 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra bunların azalması ve tamamen ortadan kalkması gerekirdi saydamlık gereği ama hâlâ aynı uygulama devam ediyor. Bu uygulamaya gidilmemesinin önemli gerekçesi ek bütçe ihtiyacından kaçınmaktır çünkü bir tarafa gelir, bir tarafa gider yazdığınız zaman ek bütçe ihtiyacı doğardı, dolayısıyla yürütme organı Türkiye Büyük Millet Meclisine ek bütçe getirmek istemezdi. Ama burada -ilgili maddede konuşacağım, 7'nci madde- dolaylı bir şekilde bir ek bütçe teklifi getirilmiştir, orada ayrıntılarıyla görüşlerimi ifade edeceğim. Madem 7'nci maddede ek bütçe getiriyorsunuz, o zaman burada gelir ve giderle ilişkilendirilmeksizin ibaresinin kalkması lazım. Bütçe var, ek bütçe geliyor nasıl olsa, tam ek bütçe yapmadığınız tabii de sizi kastetmiyorum, teklif sahiplerini kastediyorum. Bütçenin artan gelirleri gelir tarafına kaydedilecek, artan gelir kadar da Cumhurbaşkanı ödeneklere ilave yapabilecek. Bu yetki Cumhurbaşkanına veriliyor ise burada gelir ve gider tarafıyla ilgilendirilmeksiniz ibaresine gerek yok.
    Teşekkür ederim.

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Demokrasilerde kamu harcamalarının büyüklüğüne, miktarına; bu harcamaların kamu kurumları ve kamu hizmetleri itibarıyla dağılımına ve yine bu harcamaları karşılayabilmek için, bunların finansmanı için halka getirilecek olan vergilere, millet adına, onun seçilmiş temsilcileri karar verir. "Bütçe hakkını" böyle tanımlıyoruz.
    Bütçe hakkı, insanlığın çok uzun mücadeleleri sonucunda elde edilmiş bir haktır. Kaynağını yazılı olarak ilk olarak 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nde bulur. Biz de 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu'yla kamu mali yönetiminde reform yaptık ve bu ilkeyi hayata geçirmek üzere o kanuna birçok düzenleme yerleştirdik. O kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde AK PARTİ ve Cumhuriyet Halk Partisinden oluşan Parlamentoda 2 partinin de mutabakatıyla yasalaşmıştır. Bir reform kanunudur; eksiklikleri olabilir, vardı ama olsun, giderek daha iyiye evrilecek, evrilmesi gereken bir kanundu. Ancak uygulamalar bize gösterdi ki kanun evrilmedi, tam tersine, geriye gitti.
    O kanun daha henüz yürürlüğe girmeden, AK PARTİ 2002 yılı sonunda iktidar olduğunda... Bakın, 5018 sayılı Kanun yanlış hatırlamıyorsam 2003 yılı Aralık ayında kabul edildi, 2003 yılı Aralık ayıdır. 2003 yılı Kasım ayında AK PARTİ Hükûmeti buraya bir kanun tasarısı sevk etti. Ek bütçe kanun tasarısıydı o. 5004 sayılı Kanun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaştı. AK PARTİ'nin çıkardığı ilk ve son ek bütçe yasasıdır bu. Hangi kamu kurumuna ne kadar ilave ödenek verildiği o kanunda yazılıdır ve bütçeye ilişkin birtakım diğer hükümler de o kanunda yer almaktadır. Lütfen 5 Kasım 2003 tarihli 5004 sayılı Kanun'a bakın. Doğru olan budur. Henüz 5018 sayılı Kanun yürürlüğe girmemişti. 5018 sayılı Kanun'un ilk yıllarında uygulama iyi gitti ama giderek güya dâhiyane bir formülle, aslında mali disiplini yok eden bir formülle, Bütçe Kanunu'na yerleştirilen bir madde çerçevesinde ödenekler arası aktarma yapmak suretiyle yürütme organına Türkiye Büyük Millet Meclisinin vermiş olduğu harcama yetkisi aşıldı. Meclis, yürütme organına bir yetki veriyor. Bütçe kanunları vergilerin toplanması konusunda izin, harcamaların yapılması konusunda yürütme organına yetki veren bir kanundur. Bütçe Kanunu çıkmazsa yürütme organı bir kuruş vergi toplayamaz, bir kuruş da harcama yapamaz. Temel ilke budur.
    Şimdi, Strateji Bütçe Başkanı bilgileri verdi, teşekkür ederim. Ancak şurası tam ifade edilemedi ya da ben mi kaçırdım acaba? Sanki "Bütçe gelirlerinde 1 trilyon 101 milyar liralık bütçe geliri, 1 trilyon 397 milyar liraya ulaşacak. Bu nedenle bu maddeyi getirdik." diyor. Bütçe gelirleri eğer Bütçe Kanunu'nda belirlenmiş olan hedefi aşacak ise sadece bunun için bir ek bütçe maddesi düzenlemesi getirmeye gerek yok, asla gerek yok. Yani gerçekleşme tahminleri aşıyor diye, vergi gelirleri tahminini aşıyor diye bir ek bütçe düzenlemesi yapılmaz. Ek bütçe düzenlemesi yapılmasının amacı yürütme organına bütçe kanunuyla verilmiş olan harcama yetkisini, ödenek tavanını arttırmaktır. Esas olan bu. Şimdi 296 milyar liralık ilave gelir artışının yarattığı imkânı, yürütme organına tek bir maddeyle istediği gibi harcama yetkisini veriyoruz. Bu asla kabul edemez. Üstü kapalı bir ek bütçe teklifidir bu. Ek bütçe teklifi böyle olmaz değerli arkadaşlar, kesinlikle olmaz. Bu torba yasa uygulamasından sonra torba bütçe uygulamasıdır. Torba bütçeye geçmiş oluyoruz. Bakın bunu şöyle gerekçelendireyim.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan toparlayacağım.
    BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Anayasa'nın 87'nci maddesine bakın. 87'nci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini sayar: "Kanun koymak, değiştirmek, kaldırmak; -virgül- bütçe ve kesinhesap kanun tasarılarını, tekliflerini kabul etmek". Bütçe ve kesin hesap kanunları kanun değil midir? Kanundur. E, ilk cümleciğinde "kanun koymak, değiştirmek, kaldırmak" diye yazmış oraya. Neden bütçeyi ayrı sayıyor? Bütçe çünkü Anayasa'nın 161'inci maddesinde ayrıca düzenlenmiş, onun görüşülme usulü ayrıntılarıyla orada yer almıştır, onun için Bütçe Kanunu'na Anayasa'mız özel bir önem vermiştir. Bu Bütçe Kanunu'nda yürütme organına verilecek harcama yetkisini arttıracak olan bir değişikliğin bir ek bütçe teklifi olarak gelmesi lazım.
    Son olarak şunu söyleyeyim: Bütçe kanunlarında değişiklik yapma teklifini milletvekilleri veremez. Bu bizim hukukumuzda tartışılmış bir şey değil. Nasıl Anayasa'nın 87'nci maddesi Bütçe Kanunu'nu kanunlardan ayrı olarak saymış ise Bütçe Kanunu'nu teklif etme yetkisini de Anayasa'mız sadece Cumhurbaşkanına vermişse o kanunda değişiklik teklif etme yetkisi Cumhurbaşkanınındır, milletvekilleri o kanunda kendilerine göre değişiklik teklifi veremez. Bu da bu yönüyle Anayasa'ya aykırıdır diye düşünüyorum.
    Teşekkür ederim.

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Aydemir, "2003 yılı ek bütçesi olarak verdiğim kanunun bu konuyla ilgisi yoktur." dedi, herhâlde kendisine verilen bilgiyle böyle konuştu. Baksaydı...
    İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şöyle diyor: "2003 ve 2004'de 2 tane ek bütçe çıkarılmış. İkisinde de iptal edilen ödenek..."
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bak, şimdi, bir saniye ama işte, fark etmiyor. 2003 yılı ek bütçe kanunu, 5004 sayılı Kanun. Bir, A cetvelinde yazılı tertiplere toplam 4 milyar 251 milyon liralık ek ödenek verilmiştir. Ödenek veriyor, ayrıca başka ödenekleri de iptal ediyor; çok doğru bir şey yapıyor.
    İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İptal edilen verilenden fazla.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bakın, hayır, yürütme organına şöyle bir maddelik bir yetki vermiyor. "Ödenekler arasında gerekli iptalleri yapmaya, bu ödenekleri ilgili kurumların cetvellerine ödenek kaydetmeye, Bakanlar Kurulu yetkilidir." demiyor, ayrıntılı düzenleme yapmış; ek bütçe bu Sayın Aydemir.

20.12.2021 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Bu maddenin bir ihtiyaçtan doğduğu anlaşılıyor. Ben, Gelir İdaresiyle ilgili bir konuyu gündeme getirmek istiyorum bu vesileyle. Enflasyon düzeltmesi mevcut rakamlara göre ocak ayından itibaren uygulanacak gözüküyor; bilmiyorum idarenin farklı bir görüşü var mı. Enflasyon düzeltmesi uygulanacak ise, farklı bir düzenleme yapılması düşünülmüyor ise bunun zamanında yetiştirilmesi imkânı var mıdır? Bu TÜRMOB'la, diğer meslek mensuplarıyla görüşülmüş müdür ya da idare kendi içinde bu konuyu değerlendirmiş midir? Bunu merak ediyorum. İkincisi, enflasyon düzeltmesi öz sermayesi zayıf, borcu çok olan işletmelerin aleyhine bir tablo yaratıyor, öz kaynakları güçlü olan şirketlerin lehine bir sonuç yaratıyor. Bu enflasyonist ortamda uzun zamandır, 2017'den beri çift haneli enflasyonda yaşadığımızı ve işletmelerin öz kaynaklarına kıyasla borçlarının çok yüksek oranda olduğunu dikkate aldığımızda onlara nasıl etki edecektir, bu değerlendirilmiş midir? O konuda bir bilgi alırsam memnun olurum.
    Teşekkür ederim.