Tasarruf Finansman Şirketlerine (Evim mağdurlarına) ilişkin

TUTANAK HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI

29.03.2022 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Komisyonun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, bürokrasinin değerli temsilcileri, Sayın Bakan Yardımcısı; teklif çok önemli düzenlemeler içeriyor, ilgili maddelerde madde bazında daha detaylı bir şekilde görüşlerimi ifade edeceğim. Teklifin tümüne yönelik görüşmelerde sadece Evim mağdurlarıyla ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
    2021 yılında kamuoyunda "Evim şirketleri" olarak bilinen, küçük tasarruf sahiplerinin aylık 500 lira, bin lira, iki bin lira gibi tasarruflarıyla ev almak, araba almak umuduyla paralarını yatırdıkları, tasarruflarını yatırdıkları şirketlere yönelik bir düzenleme yapıldı. 7292 sayılı bu Kanun ile 6361 sayılı, sektörü düzenleyen kanunda tasarruf finansman şirketleri düzenlemeleri yapıldı. Bu şirketler ile bu "Evim" adı verilen küçük tasarruf sahiplerinin tasarruflarını, ev ve araba alma amacıyla değerlendirilen şirketler bir düzene tabi tutuldu. Getirilen maddeler, düzenlemeler olumlu, ancak eksik düzenlemelerdi. Eksiklik şuradaydı: Bizim sistemimizde esas olarak tasarrufları değerlendiren kurumlar bankalardır; tasarruf, mevduat veya katılım bankaları. Esas olan odur ve bu mevduatın güvencesi vardır, bu güvenceyi de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yönetir. Bu şirketlerin, tasarruf finansman şirketlerine yatırılan tasarruflara ilişkin olarak mevduat sigortası benzeri bir sigorta bulunmamaktadır. Bu, sistemin taşıdığı en büyük risktir. Vatandaşlar tasarruflarını yatırıyor ama bu tasarrufların herhangi bir güvencesi yok. Bu süreçte, durum böyle olduğu hâlde geçen yıl 4 Martta kabul edildi, 7 Mart 2021 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak da yürürlüğe girdi. Bu kanun çıktığı zaman sektör "Artık bize devlet güvencesi geldi." reklamı yapmaya başladı. Bir büyük gazete o tarihte şu manşeti attı: "Devlet güvencesinde faizsiz ev." ve bunu, faaliyetine izin verilen şirketle bu şekilde kullanmaya başladı, bu şekilde kullanmaya da devam ediyorlar. Zaman zaman onların Instagram hesabı paylaşımlarını BDDK'ye bildirdim. Örnek veriyorum: "Ayda bin lira taksitle altıncı ayda ev teslimi." Instagram hesabı paylaşımı var bu şekilde. Hesabın altına indiğinizde yorumlar kısmında "Bu ancak evin bedelinin yarısının peşin ödenmesi hâlinde mümkündür." Ama fotoğraf, görsel o şekilde değil, vatandaşı kandıracak şekilde hazırlanmış durumda. Öyle olduğu hâlde bu teklifte, 6361 sayılı Kanun'a bir madde eklenmek suretiyle âdeta haklarını arayan Evim mağdurları cezalandırılmak istenmektedir. Güya şirketin itibarını koruyacak şekilde bir düzenleme yapılarak... Efendim, maddeyi okumak istiyorum, ilgili cümleyi: "Bu itibarı sarsacak haberler yapanlar cezalandırılır deniliyor. Evet, doğal, olur ama 2'nci cümle var. bakın, 2'nci cümleyi okuyorum... Evet, teklif, madde 34, orada yer alan çerçeve maddenin ikinci cümlesi: İsimleri belirtilmese dahi şirketlerin güvenilirliği konusunda kamuoyunda tereddüde yol açacak veya şirketlere duyulan güveni sarsacak veya şirketlerin mali bünyelerinin olumsuz etkilenmesine neden olabilecek nitelikte asılsız haberler yukarıda belirtilen araçlarla yayılamaz." Şirketin adı yok, hiçbir şey yok; efendim, sektördeki şirketlerin zor durumda olduğu ifade ediliyor ya da bir şirketin zor durumda olduğu ifade ediliyor ya da vatandaşlar...
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Hamzaçebi, buyurun, tamamlayın lütfen.
    BÜLENT TÜFENKÇİ (Malatya) - Onu çıkartacağız.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Elbette, onun çıkması lazım. Tam tersine, bu şekilde reklam yapan, tüketiciyi, tasarruf sahibini yanıltan bu şirketler hakkında daha ağır ceza hükmedilmesini sağlayacak bir düzenlemeye şiddetle ihtiyaç var.
    7292 sayılı Kanun'dan sonra hâlen faaliyet gösteren 6 şirket, "Sektöre devlet güvencesi geldi." reklamı yapıyor, bu reklamlar mutlaka önlenmelidir, devlet güvencesi yoktur. Endişem odur ki bu şekilde devam ederse -inşallah öyle bir şey yaşanmaz, sektör için daha iyi bir gelecek olmasını arzu ederim ama ileride sektördeki şirketlerin zor duruma gireceği bir süreci inşallah yaşamayız ama yaşanabilir de. Bunu şimdiden görmek, dikkate almak lazım.
    Evim mağdurlarıyla ilgili görüşlerimi ilgili maddesinde tekrar ifade edeceğim. Çok kısa bir iki rakam da vermek istiyorum: Bu 6 şirketin şu an 347 bin civarında müşterisi vardır, 347 bin civarında kişi buraya parasını yatırmıştır. Toplam sözleşme tutarı da 60 milyar lira büyüklüğündedir. Bu rakam giderek büyüyecektir, bu sektörü daha çok disipline etmek lazım, ileride yeni "Evim" mağduriyetlerinin yaşanmaması, karşımıza çıkmaması için.
    Teşekkür ediyorum.

30.03.2022 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Konuşmacı: MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ Seçim Çevresi: İSTANBUL

Tutanak Metni:

    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Değerli milletvekilleri, maddeyle ilgili görüşümü açıklıyorum: Madde metnindeki ifadeden de anlaşılacağı üzere, 5651 sayılı Kanun'un ek 4'üncü maddesi kapsamında, hakkında reklam yasağı uygulanan şirketlere verilen reklam giderlerinin gelir vergisi uygulamasında indirilmeyecek giderler olarak tanımlanmasına yönelik bir düzenlemeyi içeriyor. Aynı düzenleme, teklifin 24'üncü maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu'na eklenen madde çerçevesinde, bu giderlerin kanunen kabul edilmeyen giderler olarak kabul edileceğini düzenliyor. Şimdi, 5651 sayılı Kanun'un ek 4'üncü maddesi Türkiye'de daimi temsilci bulundurmayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarını tanımayan şirketlere karşı alınacak önlemleri düzenliyor; bunların hepsi doğru önlemlerdir ve bu önlemler sonucunda, bu çok uluslu işletmelerin, uluslararası şirketlerin Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti'nin getirmiş olduğu kurallara uyduğu ve bir daimi temsilciyi atadığı görülüyor. Bu önlem yeterli aslında. Burada, ilave olarak bu önlemin getirilmesini şu açıdan doğru bulmuyorum, yani Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamalarında, gelirin, kazancın gerçek ve safi tutarlarıyla tespit edilmesi esastır. Hangi giderlerin kabul edilmeyeceği hem Gelir Vergisi Kanunu hem Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yazılmıştır; o maddelere bakılırsa o kabul edilmeyen giderlerin, daha çok vergi matrağının azalmasına yol açacak şekilde yapılan giderler olduğu ve işletmenin doğrudan faaliyetiyle ilgili olmadığı anlaşılacaktır. Şimdi, bir şirketin, bir uluslararası şirketin Türkiye'deki internet sitesine, Türkiye'deki kaim bir şirketin vermiş olduğu reklamın gider yazılmaması, matrah tespitinde bunun gider olarak kabul edilmemesi gelirin, kazancın gerçek ve safi tutarlarıyla tespit edilmesi ilkesine aykırıdır; bu doğru değil. "Bir faaliyetin yasa dışı olması onun vergilendirilmesine engel teşkil etmez." şeklinde Vergi Usul Kanunu'nda çok temel bir hüküm vardır. Örnek veriyorum: Tefecilik, Türk Ceza Kanunu'na göre hapis cezasını gerektiren bir fiildir, faaliyettir. Bunun hapis cezasını gerektiriyor olması oradan elde edilen gelirin vergilendirilmesine engel teşkil etmiyor. Yani kanun koyucu, yasa koyucu "Bir faaliyetten elde edilen kazanç yasa dışı bile olsa ben onu vergilendiririm." derken burada bir internet sitesine verilen reklamın gider kabul edilmemesi doğru değil. Ülkeler, devletler, kendi egemenlik haklarına dayanarak birçok kural koyabilirler, birçok kanun çıkarabilirler ama iş ticari faaliyete geldiğinde, kazancın tespit edilmesine geldiğinde "Ben bunu kabul etmiyorum." deme hakkına sahip değildir, doğru değil bu. Bir şirket düşünün, Türkiye'de bir şirket düşünün, o sosyal ağ sağlayıcının internet sitesine vermiş olduğu reklamla satışlarını artırıyor. Bu reklam sayesinde satışlarını artırıp kazancı elde ederken, bu kazancı vergileme sırasında...
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun tamamlayın.
    MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    "O gideri kabul etmiyoruz." demek doğru değil arkadaşlar, doğru değil. 5651 sayılı Kanun'un Ek 4 'üncü maddesinde yürütme organının, devletimizin kullanacağı birçok araç var ve onlar kullanıyor, kullanıldı. Sonuçta o işletmelerde geldi, Türkiye'de bir temsilci bulundurdular. Amaç hasıl oldu. Burada Vergi Usul Kanunu'nun, vergi kanunlarının temel ilkesini çiğneyerek bu düzenlemeyi yapmaya gerek yok diye düşünüyorum.
    Teşekkür ederim.