-CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ HAMZAÇEBİ: Viagra çok lezzetli değildir. Yerinde olması gerektiğini tüm almak zaten karar verin. Biz kulüp geldi ve sevdim aldım. hemen kurtarmaz Ereksiyon Olamıyor Musunuz Sen birkaç dakika beklemek zorunda.
-''BAŞBAKAN, BU HÜKÜMET DÖNEMİNİ USTALIK DÖNEMİ OLARAK NİTELENDİRİRKEN, USTALIK DÖNEMİNDE TEFTİŞ İSTEMEYEN
BİR ANLAYIŞI ORTAYA KOYMUŞTUR''
-''TEFTİŞİN OLMADIĞI BİR YERDE, YOLSUZLUKLARIN VE KANUNSUZLUKLARIN ÖNÜN AÇILMIŞ DEMEKTİR. BU OTORİTER YÖNETİM ANLAYIŞININ DIŞAVURUMUDUR''
(FOTOĞRAFLI)
TBMM (A.A) - 13.07.2011 - CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzeçebi, ''Başbakan, bu hükümet dönemini ustalık dönemi olarak nitelendirirken, ustalık döneminde teftiş istemeyen bir anlayışı ortaya koymuştur'' dedi.
Hamzaçebi, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Hükümetin, Mayıs başında yürürlüğe giren kanunla birlikte kamu yönetiminin yeniden yapılanmasında çeşitli bakanlıkların ve birimlerin kurulmasında KHK çıkarma yetkisi aldığını, bugüne kadar 16 KHK çıkarıldığını, bunlardan sonuncusunun Maliye Bakanlığındaki denetim ve vergi inceleme birimlerinin birleştirilmesi ve teftiş kurulunun kaldırılmasını içerdiğini anlattı.
Son KHK'nın önemli düzenleme getirdiğini, Türkiye'de kamu mali yönetim ve denetiminde öncülük etmiş, ülkede modern denetimin kurumsallaşmasında öncülük etmiş, kayıtdışı ekonomi ve yolsuzluklarla mücadelede büyük görev üstlenmiş Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulunun kaldırıldığını kaydeden Hamzaçebi, şöyle konuştu:
''Bunları basit bir kamu yönetimi yeniden düzenlemesi olarak değerlendiremeyiz. Bunlar, çok önemli sonuçları yaratabilecek düzenlemelerdir. Teftiş kavramı, bu KHK ile ortadan kaldırılmaktadır. Teftiş, bütün demokratik devletlerde, bütün ileri demokrasilerde kamu yönetiminin ayrılmaz parçasıdır. Teftişi iç denetim ile karıştırmamak gerekir, farklı şeylerdir.
Bu KHK, Hükümetin teftiş istemediğini ortaya koymaktadır. Sayın Başbakan, bu hükümet dönemini ustalık dönemi olarak nitelendirirken, ustalık döneminde teftiş istemeyen bir anlayışı ortaya koymuştur. Ustalık döneminde yolsuzlukların önünün açılmasının ortamı yaratılmıştır. Hükümetin bu dönemi, bu KHK'lar ile kanunsuzluğun iktidarının yaşandığı dönem olacak.
Teftişin olmadığı bir yerde, yolsuzlukların ve kanunsuzlukların önün açılmış demektir. Bu otoriter yönetim anlayışının dışavurumudur. Otoriter rejim denilince zaman zaman yanlış benzetmeyle, padişahlık, Osmanlı dönemi ifade edilmeye çalışılıyor. Ancak, Sayın Başbakan'ın öncülük ettiği, altında imzası olan kararnamenin Osmanlı dönemindeki uygulamalarla da hiçbir ilgisi yoktur. 2. Abdülhamit döneminde modern denetimin kurumları oluşturulmuştur. O kurumlar bugüne kadar değişimin öncülüğünü yapmıştır, Türkiye'ye modern denetim tekniklerini getirmişlerdir. Bugün bunlar ortadan kaldırılmıştır. Başbakan bu dönemi ustalık dönemi olarak isimlendiriyor.''
''Dünya tarihinin en kısa süren bakanlığının bu hükümet döneminde kurulduğunu'' söyleyen Hamzaçebi, 8 Haziran'da ''Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı''nın kurulduğunu, 4 Temmuzda bu bakanlığın kaldırıldığını ve yerine ''Çevre ve Şehircilik Bakanlığı''nın kurulduğunu söyledi. Hamzaçebi, ''O kadar ustalıkla atılan bir adım ki 20 günde kurulan bakanlık kaldırılıyor, yerine başka bir bakanlık kuruluyor. Bunu ustalar değil çıraklar bile yapmaz. Bu hükümet çırak bile olamaz ama yolsuzluklar konusunda çok ustalıklı bir dönemi yaşayacağımıza inanıyorum'' dedi.
-''GELİR İDARESİ GÜÇSÜZLEŞTİRİLİYOR''-
Hamzaçebi, bugün kaldırılan Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulunun yarın bir başka iktidar döneminde, CHP iktidarında tekrar kurulacağını, kapatılmak istenen yolsuzlukların denetiminin bu kurulların yapacağını, bu kuruların düzenlediği raporlarla bu hükümetin ilgililerinin yargıda hesap vereceğini savundu.
Bu kurulların kaldırılmasının bu yolsuzlukların takip edilmeyeceği tarihe gömüleceği anlamına gelmeyeceğini ifade eden Hamzaçebi, şöyle devam etti:
''Bu KHK'nın çok önemli bir sonucu daha var; Gelir İdaresi güçsüzleştirilmektedir. 2005 yılında Gelir İdaresi kurulurken gerekçelerinden birisi şuydu; modern demokratik devletlerin güç, zor kullandığı en geniş alan vergidir. Bu kadar önemli bir alanda hükümetlerin olağanüstü yetkilere sahip olması doğru değildir. Bu nedenle vergi uygulaması ve vergi denetimi, yarı özerk yapıya devredilerek hükümetin yetkisinden kurtarılmalıdır. Kurulan yapı eksiklikleri olmasına rağmen bu yolda atılmış önemli bir adımdı. CHP olarak buna destek vermiştik. Ama bugünkü kararnameyle, 2005'te atılan adımdan 180 derece çark edilerek bir başka yere gidilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) bünyesinde bulunan ve çok değerli vergi denetim elemanlarını bünyesinde barındıran gelirleri kontrolörleri kurulu ve vergi denetmenleri, belki statü olarak Maliye Bakanlığına bağlanarak onore ediliyor, yükseltiliyor ama sonuç olarak GİB bir vergi denetimi gücünden yoksun bırakılıyor. GİB'in kolu kanadı kırılmıştır. Vergi denetimi yapamayacak bir GİB'in güçlü gelir idaresi olması imkansızdır. Vergi denetimi, Gelir İdaresi bünyesinde bulunan gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenlerinin Maliye Bakanına bağlanması suretiyle siyasileştirilmiştir. Amaç, vergi denetimini siyaseten kontrol altına alabilmektir. Bunun geçmişte örneklerini gördük, bu düzenlemeden sonra çok daha ileri örneklerini göreceğimizi düşünüyorum.''
Maliye Bakanlığında vergi denetim kurulu kurulması ve vergi denetim elemanlarının tek çatı altında toplanmasını öngören kararnamenin dayandığı yetki nedeniyle kanunsuz olduğunu kaydeden Hamzaçebi, yetki kanunun Maliye Bakanlığında vergi denetim, teftiş birimlerinin düzenlenmesi ve tek çatı altında toplanması konusunda yetki vermediğini ileri sürdü.
''Yapılan işlemin yetki kanununa aykırı olduğunu'' savunan Hamzaçebi, ''TBMM'nin vermediği bir yetkiyi Hükümet kendi kendine ihdas etmiştir. Hükümet bu konuda kendi kendisini yetkili saymış ve düzenleme yapmıştır. Bu KHK kanunsuzdur. Kanun tanımayan ve kanuna bağlı olmadığını ifade eden bir iktidar anlayışı vardır'' dedi.
Hamzaçebi, KHK'yi, süratle Anayasa Mahkemesine götüreceklerini ifade ederek, ''Yürütmeyi durdurma talepli dilekçe hazırdır. Çok süratle, bu hafta sonuna kadar dava açılmış olacaktır. Buradan Hükümeti ve Maliye Bakanını uyarıyorum: Bu kanunsuzluktan vazgeçin, gelir idaresini güçlü kılın, güçlü bir gelir idaresi vergi denetiminin de içinde olduğu bir yapıdır. Maliye bakanlığının klasikleşmiş vergi denetimi ve inceleme birimlerini yine denetim ve teftişte vergi incelemesine Türkiye'nin bütün kurumlarına öncülük edecek yapıda koruyun'' diye konuştu.
-BAKAN YARDIMCILIĞI-
Hamzaçebi, Hükümetin bir başka KHK ile ''bakan yardımcılığı'' müessesi getirdiğini ifade ederek, bunun, 1937 yılında Türk kamu yönetimine ''siyasi müsteşarlık'' olarak girdiğini ve 7 aylık uygulamanın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine yürürlükten kaldırıldığını anlattı.
O dönemde hukuka ve Anayasaya uygun hareket edildiğini, bunun için Anayasada değişiklik yapıldığını belirten Hamzaçebi, şöyle konuştu:
''Bugün getirilen bakan yardımcılığı, 1930'ların siyasi müsteşarlığıdır. Gerekçeler aynıdır. Siyasi memuriyet denmiyor ama özellikleri ve ona yüklenen görevlerle bu görevin siyasi memuriyet olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bakanın görev süresiyle sınırlı olan bakan yardımcılığı kendiliğinden siyasi memuriyet olarak ortaya çıkıyor. Anayasamız kamu hizmetlerinin devlet memurları eliyle yürütüleceğini ve devlet memurlarının tarafsız olacağı ilkesine dayalıdır. Ama bakan yardımcılığı kurumu doğrudan bir siyasi memuriyet olarak tarif edilmek suretiyle kamu hizmetlerinin yürütülmesinde görevli olan memurlar tarafsızdır ilkesi ihlal edilmiştir.
Anayasaya uygun şekilde düzenleme yapmak istiyorsa Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, öncelikle bu konuda anayasayı değiştirmesi gerekir. Yetkiler kullanılırken hukuk içinde hareket edilmesi gerekir. Bakan yardımcılığı kurumunda anayasaya aykırı hareket edilmiştir. Gerekli midir? Gerekli olmadığını iddia edebilirim. Bakanlıklarda bakana yardımcı olmak bir kişi varsa bir bürokrasinin kendisidir başında da müsteşar vardır. Müsteşar varken müsteşar ile bakan arasında başka bir kademe oluşturulması, bizim kariyer ilkesine dayalı bürokrasi anlayışını katletmek olarak görürüm.''
Hamzaçebi, bakan yardımcılığıyla ilgili olarak Anayasa mahkemesine başvuruda bulunup bulunmayacakları sorusuna, ''konuyu değerlendirdiklerini, bu aşamada bir şey söylemesinin doğru olmayacağını'' söyledi.
-''SÜRÇÜLİSAN OLMASINI TEMENNİ EDİYORUM''-
Hamzaçebi, bir soru üzerine, AKP ile imzaladıkları mutabakat metninin arkasında olduklarını, ''Sayın Başbakan'ın dünkü konuşmalarını, mutabakat metnini bir kenara atmak olarak almak istemiyorum'' dedi.
Erdoğan'ın dünkü konuşmasının dünde kalmasını, bugüne ve geleceğe sarkmamasını dilediğini ifade eden kaydeden Hamzaçebi, şöyle konuştu:
''Mutabakat metni, her iki tarafın belli noktaya geldiği, üzerinde uzlaştığı, Türkiye'nin önünü açacak bir metindir. Bu metni bir çırpıda bir kenara atıyor olmak tavrı siyaseten doğru değildir; Türkiye'ye yarar getirmez, Türkiye'nin geleceğini tıkar. Türkiye'nin yeni Anayasaya, bireyin özgürlük anlayışını genişleten, devletin gücünü sınırlayan bir Anayasaya ihtiyaç olduğu dönemde mutabakatları tanımıyorum demek Türkiye'nin önünü tıkar. Sayın Başbakan eğer o mutabakat metninin mürekkebi kurumadan 'Ben bunu tanımam' diyorsa, bundan üzüntü duyarım. O metinde Türkiye'nin ihtiyacı olan yeni bir anayasanını toplum sözleşmesi kavramına uygun şekilde yapılacağı ifadesi vardır. O metnini bir kenara atmak, yeni anayasanın toplum sözleşmesi kavramına uygun olmayan şekilde yapılacağın da ifade etmek demektir. Bunun anlamı, 'ben kendi gücüme dayanarak yeni anayasayı yaparım, muhalefet partilerinin desteğine ihtiyacım yoktur.' Bu anlayışı doğru bulmuyoruz. Sayın Başbakan'ın, (AKP Grup Başkanvekili Mustafa) Elitaş ile ilgili sürçülisan lafı etmişti, ben Başbakanın dünkü konuşmasının sürçülisan olmasın temenni ediyorum.''
(MEL-SÜF)
13.07.2011 13:51:39