Adalet Bakanı Sayın Sadullah ERGİN geçen hafta sonu AKP olarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)nda yapmayı düşündükleri değişikliğe ilişkin Taslak hakkında açıklamalarda bulundu. Sayın Bakanın açıklamalarından HSYKnun yapısında ciddi değişikliklerin planlandığı anlaşılıyor. Viagra çok lezzetli yemek değildir. Yerinde olması gerektiğini tüm kullanımı zaten karar verin. Biz alışveriş merkezi geldi ve sevdim aldım. hemen şimdi kurtarmaz Ereksiyon Olamıyor Musunuz Sen biraz zaman beklemek zorunda.
Hükümetin HSYKnun yapısında değişiklik yapılması ihtiyacını neden duyduğu konusunda sayın Bakan herhangi bir bilgi vermiyor. Bu konuda ilk akla gelen üyesi olmaya çalıştığımız AB?nin standartlarını yakalamak olabilir. Bakan çeşitli AB ülkelerindeki (Fransa, Polonya, İspanya ve İtalya) HSYK benzeri yapılanmalardan örnekler vererek bu ihtimali akla getiriyor. Ancak Avrupa Komisyonu?nun ?Türkiye 2008 İlerleme Raporu?na bakıldığında Bakanın Taslakla ilgili açıklamalarının İlerleme Raporundaki eleştiri ve tespitleri karşılamadığı görülmektedir. Raporda HSYKnun oluşumu ve adalet müfettişlerinin raporlama zinciri hakkında herhangi bir ilerleme olmadığı belirtildikten sonra ?yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda endişeler devam etmektedir? cümlesine yer verilmiştir. HSYK yapılanmasında düşünülen değişiklik İlerleme Raporundaki eleştiriyi gidermek üzere yargının bağımsızlığını güçlendirmeye yönelik değildir.
Yargı bağımsızlığı ?Kuvvetler Ayrılığı? ilkesinin gereği olarak anayasalarda yer alır. Kuvvetler Ayrılığı?nın amacı bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almaktır. Temel hak ve özgürlükler Devlete karşı güvence altına alınır. Diğer bir ifadeyle yargı bağımsızlığından amaç yargı organlarının yürütme organının (hükümetin) etkisinden uzak tutulmasının sağlanmasıdır.
Ülkemizde yargı bağımsızlığı konusundaki en ileri düzenlemeyi 1961 Anayasası yapmıştır. 1982 Anayasası bu konuda 1961?in gerisindedir. Hakimlerin atama, yükselme, yer değiştirme ve disiplin işlemlerinin yürütme organı yerine yargı mensuplarının çoğunlukta olduğu HSYK (1961 Anayasasında Yüksek Hakimler Kurulu)na verilmesinin nedeni yargı bağımsızlığıdır.
Şimdi esasları açıklanan Taslaktan amaç ise yargının hükümetin etkisinden tamamen uzak tutulmasını mı sağlamaktır, yoksa yargıyı tümüyle hükümetin kontrolüne mi almaktır? Duruma biraz daha yakından bakalım.
Yürürlükteki Anayasaya göre HSYK 7 üyeden oluşuyor. İki üye yürütme organını (Adalet Bakanı (Başkan) ile Adalet Müsteşarı) temsilen geliyor. Kalan 5 üyenin 3?ü Yargıtay?dan 2?si de Danıştay?dan geliyor. HSYKnun son iki yıllık toplantılarında yürütme organını temsil eden üyelerin tutumu hükümetin HSYKnun yapısında değişikliğe gitme ihtiyacının nedenleri hakkında bize fikir veriyor.
Yargıtay?ın boşalan üyeliklerine yapılacak atamalar nedeniyle 2007 yılındaki toplantılara Bakan ve Müsteşar uzun süre katılmayarak HSYKnun karar almasını engellemişlerdir.
Yine 2009 yılındaki hakim ve savcı atamaları süreci de (halen görülmekte olan Ergenekon Davası ve diğer bazı davalarla bağlantılı atamalar nedeniyle) bu konuda ikinci örnektir. HSYK toplantıları bazı atamaları uzun süre sonuçlandıramamıştır.
Bunlar HSYKnun toplantılarına ilişkin olarak kamuoyuna yansımış olan bilgiler. Bir de Adalet Bakanlığı?nın bazı uygulamaları var. Hatırlamakta yarar var.
- Refah Partisi (RP)?nin bazı yöneticilerine ilişkin ?kayıp trilyon? davasında o zamanki RP yöneticisi şimdiki Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül hakkında yargılama kararı veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi?nin işlemleri Adalet Bakanı?nın talimatıyla süratle adalet müfettişleri tarafından teftişe alındı.
- Şehitlere kelle diyen sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında mahkumiyet kararı veren Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi hakkında kararları geç yazdığı gerekçesiyle işlem yapıldı.
- Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı iki cemaatle ilgili soruşturma başlatınca hakkında disiplin soruşturması başlatıldı ve telefonları dinlemeye alındı.
- Son HSYK toplantısında Bakanlığın atama listesine itiraz eden bir HSYK üyesi hakkında gazetelere asılsız haberler sızdırıldı.
Bunları çoğaltmak mümkün.
Yargı bağımsızlığı konusunda karnesi kötü bir hükümet var. Amaç AKP?nin isteği doğrultusunda hareket etmeyen HSYKnun bugünkü yapısını değiştirerek buraya hakim olmaktır. Toplam 7 üyeden oluşan sayı 21?e çıkarılıp Hükümet, Cumhurbaşkanı, TBMM ve Yargı (Yargıtay, Danıştay, Birinci Sınıf Adli Yargı Hakim ve Savcıları ile Birinci Sınıf İdari Yargı Hakim ve Savcıları)ya üye seçme imkanı verilmektedir.
?Daha geniş temsil?, ?daha demokratik yapı? gibi kavramlar kulağa hoş gelmektedir. Ancak mevcut yapının hükümetin siyasi nitelikteki müdahale ve taleplerine izin vermediğini unutmayalım. Amaç siyasi müdahalelere geçit vermeyen bu yapıyı ortadan kaldırmaktır. Yoksa demokratikleşme değil. Türkiye 1999 yılında Helsinki?de AB?ye tam üye adayı ilan edildi. AB?ye üyelik yolunda Anayasa?da 2001 yılında kapsamlı değişiklikler yapıldı. 2002 seçimlerinden sonra işbaşına gelen AKP Hükümeti de AB?ye uyum çerçevesinde Anayasa?da çeşitli değişiklikler yaptı. 17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel?de yapılan Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde AB ile Türkiye arasındaki tam üyelik müzakere sürecinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlatılması kararlaştırıldı. Süreç işlemeye devam ediyor. Ancak bütün yapılanlara rağmen 2009 Türkiye?sinde 2002?ye kıyasla daha özgür yaşadığımızı söyleyemeyiz. Özgürlük bireye karşı devletin sınırlandırılması demektir. Bugün Devlet daha çok yaşamımızın içinde. 2002?ye göre bugün daha demokrat bir yönetim yok. 2002 seçimiyle seçmenin yüzde 54?ünün iradesi parlamentoya yansımışken, 2007 sonrasında bu oran yüzde 87?ye yükselmiştir. Yani bugün düne kıyasla temsil açısından daha iyi bir parlamento var. Rakamlara göre Parlamentonun halkı temsil oranı daha yüksek seviyede. Ancak daha iyi temsil bizi özgürlüklerde daha iyiye taşımadı. Özgürlüklerde ileriye değil, geriye gidiyoruz. Baskıyı yaşamımızın her alanında dünden daha çok hissediyoruz. Telefon dinlemelerinden, medya üzerindeki baskıya, yargıya müdahale ve politik soruşturmalara kadar.
AKP?nin Taslağı yasalaşacak mı henüz bilmiyoruz. Ancak yasalaşırsa bunun adı ?daha bağımsız bir yargı? olmayacaktır