Birer ?Toplum Sözleşmesi? olan anayasalar siyasal iktidarın yapısını, işleyişini, siyasal kurumların statülerini, görev ve yetkilerini belirleyen kurallar bütünü olmak yanında; kişilerin (vatandaşların) hak ve özgürlüklerini belirleyen ve bunların hukuksal güvencelerini oluşturan kuralları da içeren metinlerdir. Resmi Gazete Yayım Tarihleri 2006 2007 2008 2009 OVP 13.06.2006 21.06.2007 28.06.2008 16.09.2009 mük. OVMP 15.07.2006 21.06.2007 08.07.2008 18.09.2009 Ayrıca OVP ve OVMP?nin yayınlanmasını takiben her yıl Haziran ayında, gecikmeli yıllarda bile en geç Temmuz ayı başlarında yapılan ?Bütçe Çağrısı? 2010 ? 2012 dönemi bütçesi için OVMP?nin Resmi Gazete?de yayımlandığı günde yani 18 Eylül 2009 tarihinde yapılmıştır. Öte yandan Bütçe Tasarısı Anayasa gereği 17 Ekim 2009 tarihinde TBMM?ye sunulmuştur. Buna göre 2010 yılı Bütçe Tasarısı bir ayda hazırlanmış olmaktadır. Viagra çok çok lezzetli değildir. Yerinde olması gerektiğini tüm almak zaten karar verin. Biz alışveriş merkezi geldi ve sevdim aldım. hemen şimdi kurtarmaz Ereksiyon Olamıyor Musunuz Sen biraz zaman beklemek zorunda.
Anayasalar kişilerin hak ve özgürlüklerini özellikle ?Devlet?e karşı güvence altına alır. Çünkü temel hak ve özgürlüklere müdahale edebilecek, onları sınırlandırabilecek en büyük güç aynı zamanda bu hak ve özgürlükleri korumak durumunda olan Devlet?tir. Bu nedenle anayasalarda bir yandan devletin kuruluşuna ilişkin düzenlemeler yapılırken diğer yandan Devlete, özellikle de kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsendiği demokratik ülkelerde yasama ve yürütme organlarının gücüne karşı bireyin hak ve özgürlüklerini koruyucu düzenlemeler yer alır. Bu çerçevede Devletin gücü anayasalarda sınırlanır. Kişilerin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınabilmesi için yasama ve yürütme organlarının yetkilerinin sınırlanması ihtiyacı sadece temel hak ve özgürlükler alanında kendini göstermez. Devletin yapacağı harcamalara ilişkin düzenlemeler ile bu harcamaların yapılabilmesi için halka getirilecek yükümlülüklere / vergilere ilişkin çeşitli kurallar da toplum sözleşmesi olan anayasalarda yer alır. Bu kurallar yasama ve yürütme organlarını sınırlayıcı niteliktedir. Öte yandan Devletin yapacağı harcamaların büyüklüğü ve kapsamı ile bu harcamaların yapılabilmesi için halka getirilecek yükümlülüklere / vergilere halk / millet adına onun seçilmiş temsilcileri karar verir. Buna ?Bütçe Hakkı? diyoruz. Yani harcamalara ve onun finansmanını oluşturan vergilere gerçekte halkın / milletin kendisi karar vermektedir. Millet bu kararı temsilcileri vasıtasıyla almaktadır. ?Bütçe Hakkı? ilk ifadesini Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinde bulur. Bildirgenin 14?üncü maddesine göre ?Bütün yurttaşlar, zorunlu vergileri ya kendileri ya da temsilcileri aracılığıyla gözlemek ve saptamak; bu vergilere özgür iradeleriyle rıza göstermek, nasıl kullanıldıklarını izlemek; miktarını toplanış tarzını ve sürelerini saptamak hakkına sahiptir.? ?Bütçe Hakkı? egemenliğin millete ait olması ilkesinin doğal bir yansımasıdır. Egemenliğin, bu çerçevede bütçe hakkının asıl sahibi olan millet anayasada yasama ve yürütme organlarına vergilerle ilgili çeşitli sınırlamalar getirirken, bütçelere ilişkin çeşitli sınırlayıcı düzenlemeler de yapmaktadır. Türkiye?nin anayasa geleneği de bu şekildedir. 1961 ve 1982 Anayasaları bütçe hakkıyla ilişkili olarak vergi ve bütçe konularında birbirine paralel diyebileceğimiz hükümler taşımaktadır. Yürürlükteki 1982 Anayasasının 73?üncü maddesi ?vergi? ile ilgili çeşitli sınırlayıcı düzenlemeler yaparken 161-164?üncü maddeleri ?bütçe? ilgili düzenlemeler yapmıştır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Anayasa?da bütçe ile ilgili temel hükümlerin yer almasının nedeni ?bütçe hakkı? kavramıdır. Bütçe; gelirlerin toplanması ve harcamaların yapılması konusunda hükümete yetki veren bir kanundur. Bu yetki halk adına onun temsilcileri yani yasama organı tarafından hükümete verilir. Bu nedenle bütçeye ilişkin temel düzenlemelerin bir Toplum Sözleşmesi olan Anayasa?da yer alması şaşırtıcı değildir. 1982 Anayasası?nın 161?inci maddesinde yer alan ?mali yıl başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir? hükmü söz konusu bütçe hakkının uzantısıdır. Anayasa hükmü çerçevesinde TBMM 10.12.2003 tarihinde 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununu kabul etmiştir. Eksikliklerine karşın kamu mali yönetiminde önemli bir adım sayılması gereken bu Kanun o dönemin iki partili (AKP - CHP) parlamentosunda CHP?nin de desteğiyle yasalaşmıştır. 5018 sayılı Kanun Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının hazırlanması konusunda özel bir süreç ve takvim öngörmüştür. Bütçe hakkı çerçevesinde çıkarılmış ve kamu mali yönetiminin çerçevesini düzenleyen bir yasa ile düzenlenmiş olan sürecin ve takvimin hükümetler tarafından esnetilmesi, takvime uyulmaması bütçe hakkına saygı göstermemek anlamına gelir.
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre merkezi yönetim bütçesinin hazırlanma süreci Bakanlar Kurulunun her yıl Mayıs ayı sonuna kadar toplanarak makro ekonomik göstergeleri kapsayan ?Orta Vadeli Programı (OVP)? kabul etmesiyle başlar. OVP ile uyumlu olmak üzere gelecek üç yıla ilişkin gider ve gelir tahminleri ile birlikte hedef açık, borçlanma durumu ile kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içeren ?Orta Vadeli Mali Plan (OVMP)?ın da Haziran ayının onbeşine kadar Yüksek Planlama Kurulu (YPK) tarafından kabul edilmesi gerekmektedir.
Ancak AKP hükümetleri kendi dönemlerinde çıkarılan Kanunun ilgili hükümlerine bugüne kadar uymamıştır. OVP ve OVMP Tablo?dan da görüleceği üzere 2006?dan bu yana gecikmeli olarak açıklanmaktadır. Ancak bu yılki gecikme olağanüstü ölçüdedir. Mayıs ayı sonuna kadar Resmi Gazetede yayımlanması gereken OVP 16 Eylül?de, Haziran ayının onbeşine kadar yayımlanması gereken OVMP ise 18 Eylül?de yayımlanmıştır.
Gerek OVP gerekse OVMP sadece bütçe hazırlayacak kurumlar açısından değil bütün sosyal kesimler ve ekonomideki bütün oyuncular açısından önemlidir. Bu nedenle yasanın öngördüğü takvime hükümet tarafından uyulmaması, takvimin esnetilmesi yasaya aykırılık yanında ekonominin geleceği açısından da büyük belirsizlik yaratmaktadır. Bu kabul edilemez bir durumdur.
Öte yandan takvime uyulmaması hükümetin ?bütçe hakkı? kavramını dikkate almadığını gösterirken bütçeyi de Anayasal açıdan tartışmalı hale getirmektedir.