2B Kanunu Tasarısının Tümü Üzerinde CHP Grubu Adına

12 Nisan 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----


BAŞKAN ? Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94?üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
?
BAŞKAN ? Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3?üncü sırada yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır?ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır?ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

BAŞKAN ? Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük?ün 91?inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi?ye aittir.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) ? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin tam altmış sekiz ilinde yaklaşık 10 milyon vatandaşımızı ilgilendiren çok önemli bir kanun tasarısını ve buna bağlı teklifleri görüşüyoruz. 10 milyon vatandaşımız ?2/B? olarak isimlendirilen bir sorununun çözülmesini bekliyor. Ancak tasarı, sadece 2/B konusunu değil, 2/A olarak isimlendirilen ve ayrıca Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin düzenlemeleri de kapsayan son derece geniş bir tasarı. 2/A, 2/B ve Hazineye ait tarım arazileri olmak üzere üç temel grupta tasarı düzenleme yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ?2/A arazileri? ile ?2/B arazileri? olarak isimlendirdiğimiz araziler, Orman Kanunu?nun 2?nci maddesinin (A) ve (B) fıkralarında düzenlenen arazilerdir. Bu nedenle, bunlara halk arasında ?2/A arazisi? veya ?2/B arazisi? ismi verilmiştir.
2/A arazileri, öncelikle orman köylülerinin kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla, daha çok tarımsal amaçlı kullanıma konu olmak üzere, orman özelliğini yitirmiş olan arazilerin orman sınırı dışına çıkarılmak suretiyle orman köylüsünün tarım ve hayvancılık amaçlı kullanımına tahsis edilen arazilerdir. ?Hazineye ait tarım arazileri? dediğimiz grup, 2/A ve 2/B dışında kalan ve vatandaşın tarım arazisi olarak kullandığı arazilerdir. En büyük sorun 2/B arazilerindedir, 2/A arazilerinde yaşanan önemli bir sorun yoktur. Nitekim bu tasarı, 2/A?ya ilişkin olarak esasen var olan düzenlemeleri tekrar eden, onu biraz daha sistematik bir şekilde düzenleyen hükümler içermektedir. Ancak tereddüde yol açabilecek bazı düzenlemelere yönelik olarak önergelerimiz vardır, onları sırası geldikçe arkadaşlarımız bilgiyi verecektir.
En büyük sorun 2/B arazilerindedir. Yine 2/B arazisi, Türkiye'nin altmış sekiz ilinde var olan arazidir. 2/B arazisi Türkiye'nin gündeminde öteden beri vardır. İlk kez 1971 yılındaki Anayasa değişikliğiyle 1961 Anayasası?nda tarif edilen bu arazilerin temel hükmü, 1982 Anayasası?nda benzer bir düzenlemeyle tekrar etmiştir ancak 1971 yılından bu yana bu sorun, 2/B sorunu devam etmiştir, etmektedir, yaklaşık kırk bir yıllık bir sorundur bu. Yani mülkiyeti hazineye ait olan ancak üzerindeki yapının veya tarımsal faaliyete ilişkin yapıların mülkiyetinin vatandaşa ait olduğu bir arazi grubu, mülkiyetteki bu ikili yapıdan kaynaklanan sorun vatandaşımızın önünde büyük bir engel olarak durmaktadır. Bu ikili yapı, bir yandan arazi mülkiyetinin hazineye ait olması, bina mülkiyetinin vatandaşa ait olması ama vatandaşın tapusunun olmaması nedeniyle bu araziye tasarruf edememesi vatandaşımızın mutluluğunun önündeki en önemli engeldir. Vatandaş buraya yatırım yapamıyor, devlet bir taraftan kendisi işgalci kabul ediyor, ecrimisil gönderiyor. Yarın ne olacak? Ben yıkılacak mıyım, binam elden gidecek mi? Oysa ben, elli yıldır, altmış yıldır, seksen yıldır, yüz yıldır bu arazide yaşıyorum, atalarım da burada yaşıyordu. Yarın ne olacak? Devlet beni işgalci sayıyor endişesi, vatandaşımızın akşam başını yastığa koyarken duyduğu endişedir. Bu endişeyi yok etmeden, vatandaşımızı huzura kavuşturmadan bir devlet olarak görevimizi yapmış olmayız.
Şimdi, biz, seçimler sırasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sorunu gördük ve Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu?yla birlikte İstanbul Sultanbeyli?de ?2/B Barış Projesi? adı altında projemizi açıkladık.
Vatandaş devletle barışmak istiyor, ?Yeter artık, bana tapumu ver, beni işgalci sayma, ben barışmak istiyorum.? O nedenle, biz, kanun teklifimizin adına ?2/B Barışı Kanunu Teklifi? dedik. Devlet de elini uzatsın, bu sorun sona ersin. Bizim hareket noktamız bu olmuştur. Biz, vatandaşı burada işgalci saymıyoruz çünkü vatandaşımız İstanbul?a gelmiş, İzmir?e gelmiş, Ankara?ya gelmiş, büyük kentlere gelmiş. Köyden kente göç Türkiye'nin bir gerçeğidir. 1950?li yıllardan bu yana uygulanan sanayileşme politikasının bir sonucu olarak kente büyük bir nüfus akımı söz konusudur. Örnek veriyorum: Biz, aile olarak İstanbul?a 1967 yılında geldiğimizde İstanbul?un nüfusu 1 milyon 700 bindi, şimdi 14 milyona gelmiş olan bir kent söz konusu. İnsanlar İstanbul?a geldiğinde, fabrikalara çalışmaya geldiğinde başını sokacağı bir eve ihtiyacı var.
Devlet, belediyeler, Bayındırlık İskân Bakanlığı, imar planı yapmaya yetkili bütün otoriteler, bu göç karşısında vatandaşa imarlı bir arsayı verememiş ise vatandaş kendi çözümünü kendisi yaratmak zorundadır; o nedenle 2/B arazileri yerleşime açılmıştır. Örnek vermek istiyorum: Vatandaşımız İstanbul?a gelmiş, Beykoz?a gelmiş. Paşabahçe fabrikası var, kundura fabrikası var, şişe-cam var; buralarda işçi çalışacak. On binler geliyor buraya çalışmak için ama ev yok, arsa yok; bir şekilde bu 2/B arazileri yerleşime açılıyor. Vatandaş, birisine bir bedel ödeyerek alıyor bu arazileri ayrıca; bunu da ifade edeyim. Yani 2/B arazisini kullanan vatandaşları işgalci saymak kesinlikle yanlıştır; ihtiyaç nedeniyle vatandaş oraya gitmiştir, birisine de bir bedel ödemiştir, burayı almıştır ve kullanıyor, o tarihten beri kullanıyor, otuz, kırk, elli yıldır, çok daha fazla, -orman köylüleri için ?yüzlerce yıldır? diyebiliriz- atalarından, dedelerinden beri kullanıyor.
Bu mülkiyet sorununun çözümünün önündeki en önemli engel Anayasa; Anayasa?nın 170?inci maddesi, gerçekte iyi niyetle bir düzenleme yapmış. 169?uncu maddede ormanların korunmasına yönelik olarak temel hükümleri koyduktan sonra 170?inci maddede de ?Orman köylüsünün korunması? başlığı altında bir düzenleme yapmıştır ve orman işgallerinin önlenmesi amacıyla orman sınırlarında daraltma yapılamayacağını ancak 31/12/1981 tarihinden önce orman özelliğini kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, orman köylüsünün yararlanmasına tahsis edilebileceğini düzenlemiştir. Yani demek ki orman sınırı dışına çıkarılan araziler ancak orman köylüsünün yararlanmasına tahsis edilebilir. Niyet iyi: ?Orman köylüsüne verelim ki yerleşime açılmasın, yoksa ormanlar elden gider.? gibi, bir ormanları koruma güdüsünden hareket ediyor Anayasa ama biraz önce de ifade ettiğim bir gerçek var; köyden kente göç var, milyonlar geliyor, çalışmaya geliyor. E, devlet -Beykoz güzel bir örnektir bu açıdan- Beykoz?da üç tane fabrikayı kurmuşsa, burada işçiler gelip çalışacak ise bu işçilerin evi de olmak zorunda. Ev sorunu çözmüyor ise devlet, arsa sorununu çözmüyor ise, vatandaş kendi çözümünü kendisi yaratacaktır; bu, doğanın kuralıdır.
O hâlde, bu vatandaşlarımızı burada işgalci sayma anlayışı yanlıştır. Biz kanun teklifimizde bu vatandaşlarımızı ?hak sahibi? olarak tanımladık. Nitekim, Hükûmetin teklifinde de onların hak sahibi olarak tanımlandığını görüyoruz, bu önemli bir adımdır. Bu vatandaşlarımız hak sahibidir.
Anayasa?nın kuralının orman köylülerini teşvik etmek olduğunu ifade etmiştim. Demek ki birinci hareket noktamız: Orman köylüsünü desteklemeliyiz. Nitekim, 1980?li yıllarda çıkarılmış olan 2924 sayılı Kanun?un adı ?Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun?dur. Tam Anayasa?ya uygun bir kanun. ?Orman köylüsünü destekleyeceğiz.? demiş o kanun. Bu kanun yani görüştüğümüz tasarı, 2924 sayılı Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkındaki Kanun?u yürürlükten kaldırıyor. Kaldırabilir, yerine eğer başka düzenlemeler yapıyor ise olabilir ama tasarıya baktığımda orman köylüsüne ilişkin hiçbir düzenleme görmüyorum yani orman köylüsünü teşvik etmeye yönelik hiçbir düzenleme görmüyorum.
Türkiye?de tam 7 milyon orman köylüsü yaşıyor. 2 milyon 100 bini orman içi köylerde, 4 milyon 900 bini de orman bitişiği köylerde olmak üzere 7 milyonluk bir kitle vardır. Bu 7 milyonluk orman köylüsü kitlesi Türkiye?nin en yoksul kesimidir. Kişi başına düşen gelirin onda 1?i düzeyinde bir gelir düzeyine sahiptir orman köylüsü, Türkiye?nin en yoksul kesimidir. O nedenle birinci hareket noktamızda orman köylüsünü desteklemeliyiz.
Orman köylüsü bu araziyi, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde son elli, altmış yıl içinde meydana gelen yerleşimlerde olduğu gibi son elli, altmış yıldır kullanmıyor, yüzlerce yıldır, atasından, dedesinden beri kullanıyor, kendi malı gibi görüyor. Şimdi, ?Ey orman köylüsü, bu varlığı ben sana rayiç bedeli esas alarak, onun yarısı üzerinden satacağım.? derseniz haksızlık etmiş olursunuz. Bizim Hükûmet tasarısıyla en temel farklarımızdan birisi buradadır. Biz diyoruz ki: ?Bu araziler orman köylüsüne bedelsiz verilmelidir.? Orman köylüsünün parası olduğunu zannetmeyin değerli milletvekilleri, biraz önce söyledim, kişi başına düşen gelirin onda 1?i düzeyinde bir gelire sahiptir. Kişi başına düşen gelir, bu hesaba göre -devletin rakamlarından hareketle söylüyorum- yıllık 1.904 liradır. Yani aylık 160 lira geliri olan bir orman köylüsüne siz rayiç bedel üzerinden ?Onun yüzde 50?si de olsa satış yapacağım.? derseniz orman köylüsü burayı alamaz. Orman köylüsü için 10 bin lira, 20 bin lira, 5 bin lira büyük rakamdır. ?Çıkar, bunu ver.? demek yanlıştır. Tasarının birinci yanlışlığı buradadır.
İkinci yanlışlık şuradadır: Vatandaşı hak sahibi olarak tanımladıktan sonra bu vatandaşımıza ?Rayiç bedelin yüzde 50?si üzerinden satış yapacağım.? demek yanlıştır. Şimdi, biz, emlak vergi değeri üzerinden satışı öngörüyoruz, Hükûmet ilkin rayiç bedel düşüncesindeydi. Biz, seçimde bunu emlak vergisi değeri olarak ısrarla ortaya koyduktan sonra Hükûmet görüşünü değiştirdi, Parlamentoya sevk ettiği tasarıda rayiç bedelin yüzde 70?i oranındaki bir bedelden satılacağını öngördü.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin rayiç bedelden vazgeçip rayiç bedelin yüzde 70?ine gelmiş olmasının nedeni nedir? ?Rayiç bedel yanlıştır.? diyor. Peki, rayiç bedelin kendisi yanlış ise, vatandaşın bütçesine hitap etmeyecek ise onun yüzde 70?i doğru olabilir mi? Yanlış bir yerden hareket ediyorsanız onun yüzde 70?i doğru olabilir mi? Sonra Komisyondaki itirazlar üzerine -Cumhuriyet Halk Partisinin, diğer muhalefet partilerinin belki, bilemiyorum- yüzde 50?ye indirdiler. Bakın, bu hareketiniz dahi hareket ettiğiniz noktanın rayiç bedelin yanlış olduğunu gösteriyor. Niye yüzde 50?ye iniyorsunuz? ?Rayiç bedel çok yüksek.? Çok yüksekse onun yüzde 50?sinin doğru olacağına ilişkin bir hüküm yürütülebilir mi? Hareket ettiğiniz nokta yanlış ise onun hangi yüzdesini alırsanız alın, o sizi yanlış bir noktaya götürecektir. O nedenle, doğru olan emlak vergisi değeridir. Biz, tasarımızda, teklifimizde emlak vergi değerini öngörüyoruz ve buna ilişkin önergemizi de sırası gelince vereceğiz. Tarım arazileri var -bu sadece büyük kentlerdeki araziler söz konusu değil- sanayi tesisleri var, esnafın kullandığı yerler var 2/B arazileri üzerinde.
2/B arazilerini Beykoz?da, Sancaktepe?de, Sultanbeyli?de, Çekmeköy?de, Üsküdar?da kendi ihtiyacı için yani yılın on iki ayı kullanan vatandaşlarımız olduğu gibi, bu yerlerdeki bazı yapıları bazı vatandaşlarımız hafta sonu evi gibi veya yazlık evi gibi kullanıyor. Boğaz?da oturuyor, Etiler?de oturuyor, Levent?te oturuyor bazen hafta sonu Beykoz Çavuşbaşı?daki evine gidiyor, Şile?deki evine gidiyor. Hafta sonu evi. İkisi arasında bir bedel ayırımı yapmamız gerekir. Eşitlik bunu gerektirir. Eşitlik herkese rayiç bedelin yüzde 50?si demek değildir. Gelir Vergisi Kanunu?nda eşitlik vardır örneğin. Ne diyor Gelir Vergisi Kanunu? Gelirin az ise yüzde 15 oranındaki dilimden vergi ödersin, gelirin fazla ize yüzde 35 oranındaki dilim üzerinden vergi ödersin. Eşitlik aynı durumda olanlara aynı kuralların, farklı durumda olanlara farklı kuralların uygulanmasıdır.
O nedenle, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ikisi arasında bir ayrım yapıyoruz ve diğer vatandaşlarımız, örneğin oteli olan? Bu arazilerde büyük, beş yıldızlı oteli olanlar var, büyük sanayi tesisleri olanlar var, alışveriş merkezleri olanlar var. Onunla şimdi Ümraniye?nin İnkılap Mahallesi?ndeki iki katlı, üç katlı evi olan vatandaşımızı aynı mı tutacağız? Hayır, öbürüne rayiç bedel demek zorundayız.
Bunu hiç bürokrasiye de boğmuyoruz. Biz diyoruz ki, vatandaştan bir dilekçe alacağız. Dilekçedeki beyan bizim için yeterli olacak. Bu beyanda vatandaş diyecek ki: ?Ben burayı on iki ay kullanıyorum. Burada oturuyorum. Bu belediye sınırları içerisinde benim başka bir evim de yok.? Bunu beyan etmesi yeterlidir. Vatandaşa güveneceğiz. Bu dilekçeyi verecek. Bunu veren vatandaşımıza emlak vergisi değeri üzerinden beş yılda on eşit taksitte burasını satacağız.
Değerli milletvekilleri, bu ilkeyi benimsemeliyiz. Ben İstanbul?da hemen hemen bütün ilçelerde, bu 2/B sorununun olduğu bütün ilçelerde muhtarlarımızla, vatandaşlarımızla defalarca toplantı yaptım. Her birini dinledim. Örneğin Beykoz Tokatköy?de bir vatandaşımız bana diyor ki: ?Benim babam buraya geldiğinde burası dikenlikti. Şimdi, bana rayiç bedel derseniz, rayiç bedelin yüzde 50?si derseniz ben bunu ödeyemem. Elli senelik benim ailemin buraya verdiği değeri görmeyecek misiniz?? Ayrıca Beykoz?lu diyor ki: ?Yani sanki biz buranın tapusunu alırsak yarın buraya gökdelen dikeceğiz zannediyorlar.? Böyle bir şey yok. Sit alanı orası, çivi çakamaz. Çivi çakamayacak adam oraya. Yani tapuyu vereceğiz, çivi çakamayacak. Sorun çok daha büyük. O nedenle rayiç bedelin yüzde 50?si yanlıştır arkadaşlar. Sultanbeyli farklı değil. Sultanbeyli Fatih Mahallesi, Hasanpaşa Mahallesi. Hasanpaşa Mahallesi, sokağın bir tarafı 2/B, bir tarafı orman. İkisi arasında ayırım yapmayalım, çözerken hepsini çözelim. Artık oraları da bir yerleşime konulmuş, kent gelmiş ormanın kenarında durmuş, yeni bir işgal de yok. Bunların hepsini çözelim değerli milletvekilleri.
Bu tasarıda, bu Sultanbeyli?nin Hasanpaşa?sının çözümü yok. Beykoz?daki sit konusunun çözümü yok. Sit konusunun çözümü belki bu tasarının konusu değil denilebilir ama sit alanındaki bir vatandaşa, çivi çakamayacak bir vatandaşa rayiç bedelin yüzde 50?si üzerinden bir bedelle burayı satayım derseniz bu vatandaşımıza haksızlık etmiş olursunuz. Bunu doğru bulmuyorum.
Şimdi, piyasada dolaşan rayiç bedel rakamları vatandaşı ürkütmüş durumda. Beykoz?dan örnek vereceğim. Örneğin Beykoz?un Tokatköy?ünde vergi değeri en az 24 lira, en çok 35 lira, rayiç bedel 70 lira ile 260 lira arasında değişiyor. Yani bilmiyor vatandaş tabii bu rakamı, komisyonlar hangi rakamı esas alacaktır. Şüphesiz komisyonlar, gerçek durum ne ise, rayiç bedel ne ise onu tespit edecektir. Komisyon kanuna aykırı bir iş yapmaz. Eğer 260 lira ise oradaki rayiç bedel yarısı 130 lira. Alamaz. Yani 1 dönümlük yer ise 130 bin TL, 2 dönüm ise 260 bin TL; ödeyemez. Bakın, Beykoz?da bir vatandaşımız bana şunu dedi: ?Ben yaklaşık bin lira alıyorum ayda, benim gelirim bin lira civarında. Elli yıldır da Beykoz?da oturuyorum. Ben beş yılda 50 bin lira civarında gelir elde ederim. Bunun yarısı, 25 bin lira satış bedeli olursa ben bunu öderim, güzel bir ölçü.? Sultanbeyli Fatih Mahallesi?nde bir vatandaşımız diyor ki: ?Ben işsizim ağabey, işimi kaybettim, arada bir inşaatlarda iş bulursam çalışıyorum. Bana ?emlak vergi değeri? deseniz dahi ödeyemem.? Şüphesiz, bir bedel olsun, olmasın değil ama objektif olan, emlak vergi değeridir.
Bütün bunların çözümü teklifte, Hükûmet tasarısında gözükmüyor. Bunları çözmek zorundayız değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ? Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Biz bu tasarıya yapıcı yaklaşıyoruz. Amacımız bu tasarıyı halkın ihtiyaçlarına ve bütçesine uygun hâle getirmektir. Önergelerimiz olacaktır belirttiğim çerçevede, farklı önergelerimiz var. Tasarıyı daha iyi bir hâle getirmeye çalışacağız ancak varsayalım ki önerilerimiz kabul edilmedi, yine de bu tasarıya Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek vereceğiz, onu da buradan ifade ediyorum. Engel değiliz, amaç çözüme ulaştırmaktır ancak gelin, hakkaniyete uygun bir düzenlemeyi yapalım. Devlet vatandaşın bütçesine, mali durumuna uygun bir düzenleme yapmak zorundadır.
Bu tasarı yasalaşmadan önce ilk yapılması gereken, Anayasa?nın 170?inci maddesindeki bir değişiklikti, bunu hâlâ öneriyoruz ancak Hükûmet bu teklifimize olumlu yaklaşmadı. Bunu da tasarının önüne bir engel olarak koymuyoruz ancak o değişikliğin yapılmasının da zorunlu olduğunu ifade ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN ? Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
?
BAŞKAN ? Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1?inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
?
TBMM  Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarı?nın 1 inci maddesinde yer alan ?oluşturulması? kelimesinin ?meydana getirilmesi? olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi                          İlhan Demiröz                                       Levent Gök
İstanbul                                               Bursa                                                Ankara
Vahap Seçer                                        Musa Çam
Mersin                                                İzmir
BAŞKAN ? Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) ? Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN ? Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) ? Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN ? Sayın Hamzaçebi, buyurunuz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) ? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümüne ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklarken, Anayasa?nın 170?inci maddesi hükümlerini hatırlatmak suretiyle, yapılan düzenlemenin bu hükümler karşısında eksik olduğunu ifade etmiştim. Çünkü Anayasa?nın 170?inci maddesi, 31/12/1981 tarihi itibarıyla, bilim ve fen bakımından orman özelliğini kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılmış olan yerlerin orman köylüsünün yerleşimine ve onların yararlanmasına tahsisini düzenlemektedir. Yani Anayasa?nın öngördüğü ana kural, orman sınırı dışına çıkarılan yerler sadece ve sadece orman köylüsünün yararlanmasına ve kullanmasına tahsis edilebilir. Bu maddeye göre, satış mümkün değildir. Satışının yapılabilmesi için Anayasa?nın bu hükmünde bir değişiklik gerekmektedir.
Bu yöndeki kaygılarımızı bu tasarının önüne bir engel olarak koymayacağımızı ifade ettim, ama doğru olan, Anayasa?nın 170?inci maddesindeki 31/12/1981 tarihi olan, milat olan o tarihten vazgeçmeden, satışa izin veren düzenlemenin Anayasa?nın 170?inci maddesinde olmasıdır.
Bu nedenle önerim, bu yasa bu şekliyle buradan geçebilir, geçsin ama bundan sonra Anayasa?nın 170?inci maddesinde bir uzlaşmayla bir küçük değişikliği süratle yapabiliriz. Bu da yapılan düzenlemenin Anayasa?ya aykırılığı yönündeki tartışmaları ortadan kaldırır.
Bu konudaki önerimi daha evvel Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımıza iletmiştim. Kendisi Anayasa?nın 170?inci maddesinin satışa engel olmadığı yönünde bir yorum yapmıştı. Sayın Bakan bu şekilde yorum yapabilir, maddeyi öyle anlayabilir ama bizi bağlayan, Anayasa hükmü ve Anayasa Mahkemesi kararlarıdır. Bugüne kadarki Anayasa Mahkemesi kararları bu maddeye göre yapılacak satışların Anayasa?ya aykırı olduğunu ortaya koymuştur. O nedenle, bu tartışmayı sona erdirmek açısından burada böyle bir düzenlemeyi yapmayı, başta iktidar partisi olmak üzere, bütün siyasi parti gruplarına öneriyorum.
Tasarının ana amacının mülkiyet sorunlarını çözerken orman köylüsünü desteklemek olması gerektiğini ifade etmiştim yine ancak bu tasarıda orman köylüsünü destekleme yönünde hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Elde edilen gelirin orman köylüsüne verilmesi yönünde de herhangi bir hüküm yoktur. Örneğin, bizim vermiş olduğumuz teklifte satıştan elde edilen gelirin yüzde 40?ı orman köylülerinin kalkınmasıyla orman alanlarının ıslah, ihyası ve yeni orman alanlarının oluşturulması için kullanılacaktır. Teklifte bu hüküm var. Önemli olan, bir yandan orman köylüsünü desteklerken, bir yandan elimizden bu araziler çıkarken yerine yeni orman alanlarının da yaratılmasıdır. O nedenle, elde edilen gelirin belli bir bölümünün orman köylüsü ile yeni orman alanlarının oluşturulması için kullanılmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz.
Bir diğer konu şudur: Orman köylüsüne mutlaka bedelsiz verilmesi gerektiğini söylüyorum. Aksi takdirde bu araziler orman köylüsünün eline geçmeyecektir. Rayiç bedelin yüzde 50?si üzerinden yapılacak satışlarda muhtemelen orman köylüsü yerine bir başkası bu arazileri alacak, sonuçta orman köylüsünün elinden çıkacaktır. Tekrar öneriyorum, yüzlerce yıldır atalarından, dedelerinden beri kullandığı bu arazinin tapusunu orman köylüsüne bedelsiz verelim.
Değerli milletvekilleri, önemli bir konu da şudur: İdare çok büyük bir yük altında olacaktır. İki yıl süreyle başta Millî Emlak Genel Müdürlüğü olmak üzere, Orman Genel Müdürlüğü, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü personeli çok yoğun bir çalışma içerisine girecektir. Bu yoğun çalışmayı yapacak olan personele bu tasarıda herhangi bir hüküm yok, bu personele mali hak tanınması yönünde herhangi bir hüküm yok. Bu kadar ağır bir yükü bu personelin omuzlarına koyarken onlara bu fazla çalışmasının, yoğun çalışmasının karşılığını ödeyecek bir hükmü buraya koymayı öneriyorum. Buna yönelik bir önergemiz vardır, sırası geldiğinde ona ilişkin açıklamaları da yapacağız.
Sözlerimi burada bitiriyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN ? Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler? Kabul etmeyenler? Önerge kabul edilmemiştir.
?
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
---0---
BAŞKAN ? Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94?üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı?nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2?nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) ? Sayın Başkan...
BAŞKAN ? Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) ? Sayın Grup Başkan Vekili, Genel Başkanımızla ilgili bir sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) ? Hayır, ben aynen iade ettim Sayın Başkanım, aynen iade ettim.
BAŞKAN ? Buyurun efendim, Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) ? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü bence polemik kürsüsü olmamalı, laf yarıştırma kürsüsü de olmamalı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) ? Doğru. Biz başlatmadık.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) ? Grup Başkan Vekilisin, müdahale et!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Sayın Canikli çıkıp tabii ki kendi Genel Başkanını, Sayın Başbakanı koruyacaktır, ona yönelik olarak bir cümle, sataşma olduğunu düşünüyorsa bu çerçevede açıklama yapması gayet doğaldır ama bu açıklamayı yaparken hiç gereği yokken ?Sayın Genç?in cümlelerini ben Sayın Kılıçdaroğlu?na iade ediyorum.? demesi yakışıksızdır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) ? Eğer yanlışlık varsa müdahale edin o zaman.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Sayın Kılıçdaroğlu?nun şimdi, şu biraz önceki konuşmalarla ne gibi bir ilgisi vardır?
ÜNAL KACIR (İstanbul) ? Gelsin, milletvekiline sahip çıksın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Yani şimdi, bakın, ama bakın, bu şu? Bakın, siz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) ? Söylemediğim şeyleri?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Hayır, hayır, siz Sayın Canikli, siz çıkıp konuşma yapan bir milletvekilimize, Sayın Kamer Genç?e cevap veriyorsunuz, onun cümlelerinin doğru olmadığını söylüyorsunuz kendinize göre, her şeyi söyleyebilirsiniz, doğal hakkınızdır. Size karşı Sayın Kamer Genç tekrar çıkıp söz alabilir, almayabilir ama bunu hiç ilgisi olmayan Sayın Kılıçdaroğlu?na götürüp bağlarsanız bu yakışık almaz. Sayın Kılıçdaroğlu memuriyet çizgisi belli olan, siyasi çizgisi belli olan düzgün bir devlet adamıdır, ülkeye hizmet etmek isteyen bir siyasi kişiliktir.
BÜLENT TURAN (İstanbul) ? Kim o?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) ? Yani hiç gereği yokken Sayın Kılıçdaroğlu?nu buraya katmış olmanızı ben doğrusu üzüntüyle karşılıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN ? Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
?

Viagra çok çok lezzetli değildir. Yerinde olması gerektiğini tüm bulmak zaten karar verin. Biz sirk geldi ve sevdim aldım. hemen şimdi kurtarmaz Ereksiyon Olamıyor Musunuz Sen bir hafta beklemek zorunda.