CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, "Türkiye'de ayyaşların yasa çıkardığı bir dönem olmadı ama softaların yasa çıkardığı dönemler var" dedi. Hamzaçebi, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, dün İstanbul'un fethinin 560. yıldönümünü kutladıklarını anımsattı. İstanbul'un fethiyle Ortaçağ'ın sona erip, Yeniçağ'ın başladığını, bunun önemli bir gelişme olduğunu ifade eden Hamzaçebi, Fatih Sultan Mehmet'in, İstanbul'u fethinden sonra Truva'ya gittiğini anlattı. Hamzaçebi, Fatih Sultan Mehmet'in, insanlık tarihinin en uzun süren, en büyük savaşının yapıldığı yerde tarihçilerden bilgi aldığını, Truva savaşının kahramalarını övgüyle andığını, anısı önünde saygıyla eğildiğini ve "Hektor'un intikamını aldık" dediğini söyledi. Hamzaçebi, Fatih Sultan Mehmet'in, bu cümlesiyle Anadolu'da, Osmanlı İmparatorluğu'nun hükümranlık alanında hüküm sürmüş bütün geçmiş imparatorlukların varisi olduğunu ortaya koyduğunu belirterek, "O topraklarda yaşayan kültürlerin mirasçısı olduğunu ifade eder, hepsini kucaklar, sahiplenir. Fatih Sultan Mehmet'in, 560 yıl önce gösterdiği bu olağanüstü vizyona sahip olan bu tavır, bugün herkese örnek olması gerekirken ondan 560 yıl sonra, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetiminde, hükümette olanlar 90 yıllık Cumhuriyet tarihinin mirasına sahip çıkamıyorlar. Tam tersine onların Cumhuriyet, Cumhuriyet'in değerleri, demokrasi, demokrasinin ilkeleriyle sorunları var. Bütün açıklamaları, beyanları bu şekildedir. Onlar Fatih'in, Osmanlı İmparatorluğu'nu taşıdığı yeni çağdan geriye gitmek suretiyle, Türkiye'yi ortaçağ karanlığına taşımak istiyorlar. Bugünkü Hükümet'in anlayışı budur" diye konuştu. -"Son durakta inmenin hazırlığını yapıyor"- Hamzaçebi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bütün açıklamalarının, zihninin arka planında neyi hedeflediğini ortaya koyduğunu, buna uygun yasalar çıkardığını savundu. "Bu, bir şeyleri ayağının altına almaya meraklı Sayın Başbakan'ın laikliği de ayakları altına aldığını göstermektedir. Bir insan dindar olabilir, inancı gereği içki içmiyor olabilir. Ama bütün insanları, kendi inancına tabi tutmaya çalışmak, demokratik bir tavır değildir. Bir kişi kendi inancını, onun gereklerini herkese kabul ettirmeyi kendi görevi sayıyorsa, bu insan demokrat değildir, bu insanın demokrasi ile sorunu vardır. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Başbakan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'yken bindiği demokrasi tramvayının son durağa yaklaştığını düşünüyor ve son durakta inmenin hazırlıklarını yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti, İslam ile demokrasinin nasıl bir arada olabileceğinin çok iyi bir örneğidir. Sayın Başbakan'ın çabası, İslam ile demokrasinin birarada olduğu güzel örneği ortadan kaldırmaktır, İslam ile demokrasinin nasıl birarada olmayacağının örneklerini göstermektedir. Başbakan, 'İçeceksen alkollü içkini al, evinde iç' demiştir. Hedefte; alkollü içki sunan, satan lokantaların, işletmelerin, dükkanların kapatılması vardır, alkollü içki üretiminin yasaklanması, bireyin özel hayatına müdahale etme, hayatını biçimlendirme vardır. Sayın Başbakan, toplumu içki içen ve içmeyenler diye yeni bir başlıkta bölmeye soyunmuştur. Yeni bölücülük kavramı budur. Zorbalar yönetimlerini sürdürebilmek içni halkı bölerler, saltanalarını sürdürebilmek için halkı kutuplaştırırırlar. Sayın Başbakan'ın başından beri yaptığı halkı kutuplaştırmaktır, bir kutubun desteğini alarak iktidarını sürdürmeye çalışmaktır. Onun demokrasi ile sorunu vardır." Hamzaçebi, toplumu bu şekilde bölen, dini referans alan yasalarla toplumu dizayn etmek isteyen bu anlayışın iflas edeceğini, seçimlerde bu anlayışa, milletin gerekli dersi vereceğini öne sürdü. -"Onun şehircilik ufku..." İstanbul'da Gezi Park'taki eylemi de değerlendiren Hamzaçebi, masumane bu eyleme dahi tahammül edemeyen antidemokratik bir anlayışın bulunduğunu söyledi. Hamzaçebi, Erdoğan'ın, gökdelenlere karşı olduğunu söylediğini, belediye başkanlarına emsal ölçüleri verdiğini ancak Taksim'de Topçu Kışlası'nı yapmaktan vazgeçmediğini dile getirerek, "Çünkü onun şehircilik ufku, alışveriş merkezleri, rezidans, gökdelenler ile sınırlı. Şehircilik ufkunda mimari bir tarz yok. Başbakan, Firavun tarzıyla 'ben yaptım oldu, talimat verdim bunlar yapılacak' anlayışıyla İstanbul'un şehirciliğini şekillendirmeye çalışıyor" dedi. -"Belgeler varsa açıklasın"- Suriye'ye yönelik bir soru üzerine Hamzaçebi, Erdoğan'ın, Suriye politikasının çöktüğünü, altında kaldığını, ABD Başkanı Barack Obama'dan destek alamadığını, Tunus Cumhurbaşkanı dahil Türkiye'ye Esad'lı bir çözümü önerdiğini savundu. Hamzaçebi, Erdoğan'ın, sıkıştığında çözümü ya CHP'yi suçlamakta bulduğunu ya ahirete havale ettiğini ifade etti. Hamzaçebi, TBMM'den, "Suriye bize müdahale ederse, biz Suriye'ye müdahale edeceğiz" diyerek, tezkereyle yetki alındığını anımsatarak, "Terör eyleminin Suriye tarafından gerçekleştirildiğine inanıyorsanız, aldığınız yetkinin gereğini yapın. CHP olarak müdahaleye karşıyız, Türkiye savaşa girmemeli dedik. 'Savaşmak için değil korkutmak için alıyoruz' dediniz, korkutmak için alıyorsanız karşı taraf sizi niye ciddiye alsın. Başbakan'ın elinde belgeler varsa, açıklasın. CHP'nin o tip ilişkilerde, olaylarda hiçbir zaman yeri yoktur, olamaz. Sözü edilen Suriyeli kişinin, diğer partilerle veya Esad'a ziyarete giden diğer kişilerle de ilgisi olduğu, onları da Esad'a götürdüğü açıktır. Başbakan, gelişigüzel konuşmasın" görüşünü dile getirdi. -"Helal et isterler, ölü eti yerler"- İstanbul'da 3. köprüye verilen Yavuz Sultan Selim ismine ilişkin Aleviler'den gelen tepkinin sorulmasına Hamzaçebi, şöyle karşılık verdi: "Başbakan, orada kurnazlık yaptı; köprünün adını Sayın Cumhurbaşkanı'na açıklattı, kendisi açıklayabilirdi. Ama gelecek tepkilerin Sayın Cumhurbaşkanı'na gelmesini arzu etmiştir diye düşünüyorum. Tartışma yaratmayacak isimler bulunabilirdi. Niye mutlaka bir padişah ismi? İkinci köprüye İstanbul'u fetheden büyük padişah Fatih Sultan Mehmet'in adını verdik, o ismiyle gurur duyuyoruz. Daha birleştirici isimler bulunabilirdi. Mevlana, Yunus Emre, Mimar Sinan, demokrasi, barış köprüsü diyebiliriz. Ama bu isim ve kavramlar, Sayın Başbakan'ın sözlüğünde yok, terminolojisinde bu kavramlar olmadığı için bu tip birleştirici isimler, kavramlar aklına gelmiyor. Çünkü onun aklında toplumu bölme fikri var. Bir bardak içki içen, bira içen insanı ayyaş olarak gören Başbakan var. Türkiye Cumhuriyeti'nde, ayyaşların olduğu hiçbir parlamento hatırlamıyorum. Bir bardak bira içene ayyaş gözüyle baktığı için herkesi ayyaş olarak görüyor. Başbakan'a, Ömer Hayyam'ın şiirlerini okumasını tavsiye ediyorum. O iki ayyaşın kim olduğunu hiçbir zaman açıklayamayacaktır ama ne demek istediğini herkes biliyor. Türkiye'de ayyaşların yasa çıkardığı bir dönem olmadı ama softaların yasa çıkardığı dönemler var. Demokrasilerde din referans alarak yasa yapılmaz. Dinimiz içkiyi yasaklamıştır. Ama devlet günah ve haram kavramından hareketle yasa yapmaz. Devlete düşen görev içkinin zararlarını anlatmaktır. İslam dininde domuz eti yemek de yasak ama domuz eti satan kasaplar var, yemek yapan restaurantlar da vardır. İslam'da faizi de yasak ama bankalar faize dayalı bankacılık yapıyorlar. İslam referans alınacaksa, infakı emreder. Bir insanın kazancının kendi ihtiyacının arta kalanını ihtiyaç sahiplerine vermesi gerekir. Sayın Başbakan, bu infakın gereğini yerine getiriyor mu? Bunlar kasaptan helal et isterler ama masada ölü eti yerler." Viagra çok lezzetli değildir. Yerinde olması gerektiğini tüm atanmış zaten karar verin. Biz alışveriş merkezi geldi ve sevdim aldım. hemen şimdi kurtarmaz Ereksiyon Olamıyor Musunuz Sen üç gün beklemek zorunda.
Erdoğan'ın, alkollü içkilerle ilgili yasaya yönelik açıklamalarının, Türkiye'yi nereye götürmek istediğini ortaya koyduğunu ifade eden Hamzaçebi, Erdoğan'ın, "Biz alkollü içki yasağı konusunda dinin emrettiğini yaptık" dediğini söyledi. Hamzaçebi, TBMM'ye ve halka sunulan gerekçenin, gençliğin, toplumun sağlığını korumak olduğunu, içkinin zararlarını önlemeki için yasanın çıkarıldığının söylendiğini vurguladı. Hamzaçebi, sözlerini şöyle sürdürdü:
Erdoğan'a tarihten bir örnek vermek istediğini belirten Hamzaçebi, Osmanlı tarihinin padişahların isimlerini bilmekten ibaret olmadığını kaydetti. Hamzaçebi, İstanbul'da Sultan Ahmet Çeşmesi yapılırken, İstanbul halkı, kalfalar ve ustaların, çeşmenin mimarisine tepki gösterip, Topkapı Sarayı önünde, "Biz bu çeşmeyi istemiyoruz" diye gösteri yaptığını anlattı. Hamzaçebi, padişahın, grubun üzerine korumalarını, askerlerini, yeniçerilerini göndermediğini, grubun iki gün gösteri yaptıdığını anlatarak, şimdi ise gösteriye tahammül edemeyen, biber gazı ve kepçelerle müdahale eden bir iktidarın bulunduğunu ifade etti.